2.12.2009

Ben kimim?...

Bir köşe sahibi olmak ne kadar kolay?

Spor yazan yazarları ön plana alırsak eğer, acaba bir gazetede ufacık bir çerçeve içinde isimsiz yada gerçek isminle yazı yazabilmek için ne yapmak lazım?
Kendi görüşlerimi gerek bloğumda, gerek bazı internet platformlarında, zaman zaman Serencebey gazetesinin internet sitesi ve gazetesinde yazıyor ve yayınlıyorum. Bir çok büyüğümden teşvik edici mailler, telefonlar alıyor ve yüz yüze görüşmelerimizde de destekler tavırları ile karşılaşıyorum. Ya sonra?
Fakat geçen aylarda çok kırıcı bir olay ile karşılaştım. Konuşmanın içeriğini fazla anlatmama gerek yok. Saygı duyduğum bir büyüğümün benimle telefonda yaptığı konuşmada bana sorduğu bir iki soru aslında beni gerçeklerle yüzleştirdi. Aslında bu gerçekleri çok iyi biliyordum ben sadece yüzleşmek istemiyordum.
Karşımdaki ses bana yazılarımın kalitesi yada içeriği ile ilgili sorular sormuyor yada onlar hakkında yorum yapmıyor, kim olduğumu, ne mezunu olduğumu, nerelerde yazdığımı soruyordu.
Acaba yazı yazmak için can atan ve gerçekten keyif alan bir kişiye bunumu yapmak doğruydu?
Ben yazı yazarken keyif alarak yazıyorum. Bilgisayarımla yada önümdeki kağıtla konuşarak yazıyorum. Sanki karşımda biri varmış da ona laf anlatıyormuş gibi. Üstelik karşımdakinin verebileceği cevapları da kendi kendime verip yazımı şekillendiriyorum.
Biri dürtüp dur demediği sürece de bir yazıyı uzatıp yazabiliyorum.
Ama kaçtığım ve yüzleştiğim gerçek çok önemliydi…

Ben kimim…
Ben iletişim, Radyo Televizyon yada basın ile ilgili başka bir şey okuyor muydum? Okumalı mıydım?
Yoksa birilerini mi tanımalıydım? Birileriyle mi tanışmalıydım?
Spor sayfaları olan yada spor gazetesi olan gazetelere baktığımızda acaba kaçında yazı yazan kişiler kaliteli yazı yazabiliyordu? Yada yazıyor?
Çok açık ve net soruyorum kendime, acaba bir kişinin damadı, tanıdığı, komşusu yada akrabası olsam işler daha mı kolay olurdu?
Yoksa futbol oynayıp sonra futbolu bıraktığımda hemen bir Tv’ye geçip yada bir gazete ile anlaşıp yazı mı yazsaydım?

Oray Eğin gibi Siyah ve Beyaz’a renksiz diyecek kadar renk bilgisine sahip mi olmak lazımdı acaba?
Yada Kaan Koç gibi tuttuğum takımın formasını üzerimden çıkarmadan mı yazmalıydım?
Yoksa futbolumla saygı duyulacak bir kişi olup ama anlamsız, körü körüne yazı yazıp, hatta ve hatta yazıyı yazamayıp editörlere düzelttirecek bir kişi mi olmalıydım?
O zaman mı bir yerlere gelebilirdim?
Evet bana uymaz. Ama hep bu tarz kişiler bir yerlerde yazı yazmıyor mu?

Peki mezun olduğum yada okuduğum okulun ne kadar önemi vardı? Yani neden bana Radyo televizyon mu yoksa iletişim mi okuduğum soruluyordu? Mehmet Demirkol’un yorumlarına kimsenin laf diyeceğini düşünmüyorum. Bana okulumu soran kişi/kişiler acaba Sayın Demirkol’un Kamu Yönetimi mezunu olduğunu biliyorlar mıydı? Yada Okay Karacan ve Uğur Meleke’nin İktisat mezunu olduklarını?
Evet evet bende İktisat okuyorum… Sanırım doğru yoldayım o zaman…
Ama kimseyi tanımıyorum ben…

Peki Ben Kimim?

19.11.2009

Sene 2009… Yeter Artık Sabrımız Taşıyor…

Derbide kimlik kontrolü!
Turkcell Süper Lig'de Beşiktaş ile Fenerbahçe arasında 21 Kasım Cumartesi günü oynanacak derbi mücadelesinde kimlik kontrolü yapılacak.
Beşiktaş Kulübü'nden yapılan açıklamada, karşılaşma öncesinde stadyuma girmek isteyenlerin, güvenlik güçleri ve özel güvenlik elemanları tarafından üst aramalarının yanı sıra kimlik kontrolünden geçirileceği kaydedildi.
Güvenlik önlemleri çerçevesinde BJK İnönü Stadı'ndaki karşılaşmayı izlemeye gelecek kişilerin kimliklerini yanlarında getirmeleri gerektiği, kimlik belgeleri yanlarında olmayan kişilerin stadyuma alınmayacakları bildirildi.


Sene 2009…
Yeter Artık Sabrımız Taşıyor…

Avrupa’da hatta ve hatta özellikle İngiltere de “Match Day” diye adlandırdıkları bir kavram vardır. Futbola tüm benliği ile bağlanmış olan taraftar niteliğindeki insanlar, o güne kalkacakları gece uyuyamazlar, gözleri kapanamaz… Hemen sabah olsun ve maç günü başlasın isterler. Güzel bir kahvaltı sonrası günlük program yapılır ve devamında maç…
İşte Beşiktaş taraftarı da böyledir. Çünkü Beşiktaş bir semt takımıdır.
Bir Beşiktaşlı maçtan bir gün önce yatağına yattığında uyuyamaz. Özellikle bu bir derbi maçsa hiç uyuyamaz. Sabah olduğunda hemen kahvaltısını yapar, gazetesini alır bir yandan da arkadaşlarıyla haberleşir. Kendisi için makul bir saatte “semt” diye tabir edilen Beşiktaş-Köy içine doğru hareketlenir. Arkadaşları ile buluşur, sohbet eder, şarkılar söyler, hafiften alkolünü alır yemeğini yer ve sonra kimine göre “ağaçlı yol” kimine göre “zafer yolundan” yürüyerek stada doğru gider… Devamında ise muhteşem bir eğlence…
İşte budur bir Beşiktaş taraftarının maç günü yaşadıkları…
1903 yılından beri var olan bir kulüptür Beşiktaş… Hangi tribün liderleri stada girmiş, hangi taraftar stada girmiş, hangi yönetici o stada girmiş kimse bilmemektedir. Bunun hesabı tutulmamaktadır. İnönü stadına gidersin, kapalı tribüne girersin. Yanında tanımadığın bir insana sarılırsın, zıplarsın. Bir bakarsın aslında o kişi Sarp Apak’tır… Yada Feridun Düzağaç, Barış Akarsu vs… Daha da bir sıkı sarılırsın kendisine… Başlarsın bağırmaya, eğlenmeye…
1905 ve 1907 yıllarında iki tane takım kurulmuştur. Bunlardan biri Galatasaray diğeri Fenerbahçe’dir.
Bu üç takım birbiriyle 100 yıldır oynamaktadır…
Kimi zaman bir taraf stada girememiş yasaklanmıştır, kimi zaman iki takımın taraftarı da statlara girememiştir.
Hatta bu çekişmelerde statlara giriş yasağı olan takımın taraftar gurupları bile stada girebilmiştir ama hiçbir statta büyük olay çıkmamıştır.
Her şeyi geçtik bu ülkede herkes omuz omuza bile maç izlemiştir…
Peki ya şimdi… Sene oldu 2009…
35.000 kişi stada girerken kimlik kontrolünden geçecek. Bu ne demek oluyor? Peki Fenerbahçe-Galatasaray maçına giderken taraftarlardan kimlik kontrolü istenmiş midir? Stada giriş yasağı olan rakip takım taraftarı stada girerken sesini çıkarmayan emniyet ve yönetim Başkan’a küfür ediliyor diye bu şekilde mi önlem alacaktır?
Yazıktır…
Ayıptır…
Terbiyesizliktir…
Altuğ AKTAŞ…

17.11.2009

Meric Tunca Hürriyet'te yazıyorsa bende La Gazzetta dello Sport'ta yazarım

Acaba Hurriyet gibi bir gazetede köşe yazarı olabilmek bu kadar mı kolay?

Hayır, tabiki Meric Tunca'nın yazarlık geçmişi bulunmamaktadır ve buna saygım sonsuz. Daha önce Star gazetesinde, Takvim gazetesinde de yazarlık yapmıştır.
Fakat benim anlatmak istediğim yazılarındaki kalitedir.
Eski yazılarında Galatasaray için "Paspas" tabiri kullanmış, Ali Güneş anca Galatasaray ile Beşiktaş'a yakışır bırakın gitsin demiş bir yazardan bahsediyoruz.

Ya Allah Aşkına "Dünya yüzünde ne kadar başarılı olan bir Türk varsa, ne kadar isminden söz ettiren bir Türk varsa, onun gönül verdiği takım mutlaka Fenerbahçe'dir.."
Bu ne demek?

Yani sen kimsin de bu tarz bir cümle kuruyorsun Sayın Meriç Tunca...
Bir kere yazında Atatürk Fenerbahçeli demişsin ama unutmamak lazım ki Atatürk, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusudur, yaratıcısıdır. Bende şu takımlıdır demiycem ama Atatürk bütün takımların taraftarıdır... Bu bu şekilde olmalıdır.

Dünya yüzünde ne kadar başarılı olan bir Türk varsa derken acaba Fatih Terim, başarılarından dolayı Milan'a transfer olurken Fenerbahçelimiydi yada Hakan Şükür Avrupa takımları formasıyla attığı 15 golü Fenerbahçeli olarakmı attı.
Yada hala el üstünde tutulan Tugay?
Rekor transfer ile Uzak doğuya transfer olan İlhan Mansız?

Aslında Meriç Tunca'nın suçu değilki bu...
Onun Hürriyet gibi bir markada yazar olarak yazı yazmasına izin verenlerde hata...
Hayır gerçekten onun yazarlığınıda beyenen Fenerbahçeliler varsa onlarında aklından şüphe ederim...

Eğer Meriç Tunca bu yazı ve yazarlık kalitesiyle Hürriyette yazıyorsa bende La Gazzetta dello Sport'ta rahat rahat yazarım.

Altug Aktas

12.11.2009



29 Ekim'de boğazda atılan havai fişeklerden bir kare...

3.11.2009

Kayıt altında geyik...

Hayır... Yazmamalıyım... Bu konu hakkında yazmamalıyım...
Ama buğulu camın arkasında duran ve yüzleri ekrana yansıyan büyüklerimiz benim gözümün içine baka baka beni çocuk yerine koyarken ben görüş bildirmiyorum...

Cuma gününden beri ne konuşuluyorsa benimde konum bu...
Sayın Ercan Saatçi ve Sayın Metin Özülkü'nün 2006 yılında yapmış olduğu dostane (!) ortamda ki konuşmalar...
Aslında benim konum bu konuşmalar değil.
Sayın Saatçi'nin dediği gibi hepimiz bu tarz geyikler yapıyoruz doğrudur ama benim asıl dikkatimi çeken konu ve hatta konular bu olay sonrasında yapılan açıklamalar.

Çok yakın geçmişimize baktığımızda TSYD'nin başında bulunan Esat Yılmaer'in üstüne bir pozisyona Ercan Saatçi'nin getirilmesiyle zaten bazı polemikler başlamıştı. Birde üzerine Ercan Saatçi'nin köşe yazarlığı görevine bir yakınını getirmesiyle başka yerlerede çekilmeye başlandı.

Bir bombada eski kayıtlardan çıkmaz mı...
Konu hakkında konuşmaya gerek yok açıklamaya bakalım...

"Program başlamadan önce, Metin Özülkü ile ev ortamında tamamen maç geyiği yapmıştık… Ve bize özel, mahrem bir konuşma geçmişti aramızda. İnanın ben de internette görünce hatırladım ve şok oldum… Bunun telefon dinlemeyle, gizli kamerayla kişilik mahremiyetine tecavüz etmekle hiçbir farkının olmadığını düşünüyorum.....Ama bizim o konuşmalarımızın kesinlikle “aleni” olmadığının, iki arkadaş arasında kayıt dışı bir sohbet olduğunun bilinmesini isterim…..Benim üzerimden yapılan bu olay tam anlamıyla, bir özel alan ihlali, mahremiyet ihlali ve bir çeşit telekulak olayıdır"

Yukarıdaki cümleleri çıktığı televizyon programlarındada sarfetmiştir ve bütün büyüklerimizde doğrudur demiştir.

Ya acaba benmi çok safım yoksa dediğim gibi buğulu camın arkasındaki büyüklerimiz mi beni saf sanıyor...

Şuan ilgili video kaydını açıp oradaki görüntüyü buraya yazıyorum:
Metin Özülkü: Biraz spora dönmek istiyorum ve spora dönüncede direkt olarak tabi Fenerbahçeye dönmek istiyorum. Eee...
Ercan Saatçi: Nasıl ....
Merin Özülkü: .......
Hep Beraber: hahahahahahhahahaa
Metin Özülkü: Abi yalnız lütfen ya programın içinde böyle şeyler yapmayın.
Ercan Saatçi: (arkaya dönüp) Ne oldu hocam?
Metin Özülkü: Ya kesebilecekmiyiz? hahahaha Ya küfürlü müfürlü konuşmayalım lütfen... hayır seyreden bayanlar muhakkak vardır.
Ercan Saatçi: Ya aslında buradaki küfür aslında cinsellik içermiyor. Ya hani şey (şak diye bir ses duyulur) anladın...
Ercan Saatçi: Dikkat yani Galatasaraya girmeden şey yapalım.
Metin Özülkü: Galatasaraya girmeyelim
hahahahahahahaha
Ercan Saatçi: Hadi alalım bakalım

Demekki OFF THE RECORD dedikleri bu...
Ama bence kayıttalar... görüntülerden belli kameralarda değişiyor bir kamera sabit çekmiyor. Kayıt dışıysa o nasıl oluyor?
Hayır madem program arasındaki bir sohbet o zaman neden KESEBİLECEKMİYİZ ve HADİ BAŞTAN ALALIM gibi cümleler kuruyorlar?
Dostane ortamdaki konuşmayı tekrarmı yapacaklar???

Ey sevgili büyüklerim:
Hürriyet gazetesinin çiçeği burnundaki Spor Koordinatörü -ki bu nedemek oluyorsa- sayın Ercan Saatçi'nin bu görüntüsünü adam akıllı izlemeden mi programa alıp bunun bir dostane sohbet olmadığını söyleyemiyorsunuz yoksa birileri bu tarz yüklenmeyin mi diyor?
Yada neden koruyorsunuz?

Ben küfürü konuyu konuşmuyorum
Farkettiniz umarım...
Benim konuştuğum konu gözümüzün içine baka baka bu konuşmanın iki kişi arasında geyik diye tabir edebileceğimiz bir maç sohbeti esnasında yapılmış olan bir kayıt diye lanse edilmesine kızıyorum ben ve 10 yaşında ÇOCUK olmadığımı sadece dile getiriyorum...

Son olarak: Ya ben çok dikkatliyim yada dedim ya beni çocuk yerine koyuyorlar...

Saygılarımla...

6.10.2009

Benim ki bir garip aşk hikayesi…

Benim ki bir garip aşk hikayesi…
Kayahan usta gibi devam etmeyeceğim… Çünkü artık onunda anlamı kaçtı be arkadaşım…

Geçen sezon Galatasaray maçı sonrasıydı son yazım…
O yazım sonrası bir çok tepki ve destek aldım ama kırılmıştım bir kere… Çok yazdım sonrasında ama her defasında sildim yazdıklarımı…
Kafamda o kadar çok şey vardı ki yazacak ama yazamadım, yazamıyorum…
Geçen sezon okuyan dostlar hatırlar. “Utanıyorum” dedim birkaç kez… “İnönü Yıkılıyor” dedim…
Sezon başladı ve hiçbir şey değişmemişti…
Yazmak istedim yazamadım küsmüştüm bir kere…

Ta ki 3 Ekim akşamına kadar…

Ben maça geldiğimde oturacak koltuk bulamıyorsam, ben maçta az bağırıyorum diye bana laf söyleniyorsa, ben tuvalete adam gibi sıraya girdiğimde sıramı beklerken bir anda sağdan soldan beni iterek bir başkası en öne geçiyorsa, ben tuvaletimi yapmaya girdiğimde içeride pislik, yıkık dökük kapılar, örümcek ağları, duvarda 2-3 senelik spreyle yazılar görüyorsam, ben tribünün büfesinden her maç yemeğimi alıp içeceğimi alırken devre arası kahvemi alırken sonra biri elimde ki parayı çekip alıyorsa, ben her sene en az 1 forma ve 1 atkı alıyorsam, ben her sene 1 kombine alıyorsam, ben her maça bir şekilde geliyorsam, ben kapalı ve numaralı adı altında ki tribünde kışın otururken ıslanıyorsam, ben ne olduğu bilinmez bir şekilde bir kavganın ortasında kalıyor ve o sırada cüzdanımı çaldırıyor üstüne de 1-2 yumruk yiyorsam vs.vs.vs.
Bunların hepsini Beşiktaş için yapıyorum...
Beşiktaş'a olan sevgimden yapıyorum...

Ne Demirörenci olduğum için, ne önceden Bilgili safında olduğum için ne de Sebacı olduğum için...
Ben Beşiktaşlıyım...
Bu isimlerde Beşiktaşlı...
Tek ortak noktamız budur...
Hep bu olmalıdır...

Bir çok laf duyuyorum, "Yok kulüpten SSKlı bu insanlar, kulüpte çalışıyor gözüküyorlar" deniyor. Doğru yada yanlış...
Bundan 2-3 sene önce Numaralı Tribünde satılmış çarşı diye bağıranlar çıktığında numaralıyı basanlar kulüpten para alıyor dendi...
Her duyduğumda acaba doğru mu dedim?

Ben kombinemi alıp lisanslı ürünümü üzerime geçirdiğimde maça gidip birde orada bedavadan içeriye girenleri görünce acaba ben mi yanlış yoldayım diyorum.

O sırada silkelenip yok kardeşim sen doğru yoldasın diyorum.

Çünkü ben karşılıksız seviyorum....(!)
Evet karşılıksız...

Ama ben ben karşılığımı aldım...
Utandım...

Maç çıkışı bir arkadaşıma rastladım...
Bu kadar dar bakışlı insanlarla beraberiz dedi ki … aslında düşündüğümde çok doğruydu…
Maçın 5. dakikası “Yönetim İstifa” diye bağıran bir taraftar maçın 20. dakikasında “Saldır Beşiktaş’ım” diyor. Ama dakikalar 30’u gösterdiğinde “Demirören Yeter” 40. dakikada ise çekirdek çıtlıyor…

Bumuydu acaba taraftarlık?

Ben 3 Ekim cumartesi günü utandım…
Beşiktaş’lı olduğumdan değil
Yada Demirören’i ıslıkladığımdan veya Demirören’i desteklediğimden değil…
90 dakika orada kavga eden ve ortalığı karıştıran insanlarla aynı ortamda bulunduğum için utandım…

Ben Beşiktaş’lıyım… Ne Demirören ne Bilgili ne Seba ne Aksu ne de bir başkası… kimse benim Beşiktaş’ımdan büyük değildir…
Kimse benden iyi Beşiktaşlı değildir ama bende kimseden daha iyi Beşiktaşlı değilimdir…

Derler ya “Para ile İman’ın kimde olduğu belli değildir” diye… Bizimkide öyle bir şey…

Bu taraftar Türkiye’de bir ilki yapmış ve maça sırtını dönüp maçı izlemiş, takımı ve yönetimi protesto etmiştir. Bu taraftar belli dakika koridorda durmuş daha sonra tekrar tribüne çıkıp takımı protesto etmişti. Bu taraftar belli dakika ses çıkarmamış sadece alkışlamış ve sonrasında takımı desteklemiş ama protestosunu yapmıştır…
Bu taraftar 3 Ekim günü kavgada etmiştir…
Kimin ne için ettiğini bilmediği bir şey için kavga etmiştir…

Dedim ya bizimki “bir garip aşk hikayesi”…
Severken de garibiz söverken de…

Türkiye’de yoktur Beşiktaş taraftarından ötesi…

Alen’i gördüm cumartesi… çok üzüldüm… Çünkü yumruklar arasında kalmıştı…
Setten indi aşağıya ve yumruk yumruğa kavga etti. Maç mı? Bilmem ben kavgaları hayretle izliyordum…
Yeni açıktan numaralının birleştiği tellere tırmanıyordu taraftarlar…
Aman Tanrım tarihe geçecek bir olaya mı tanıklık ediyordum acaba?

Ama hepimiz Beşiktaşlıydık dimi?
Yumruğu suratında görende Beşiktaşlıydı karşısındakine yumruk atanda…

Dedim ya bizimki “bir garip aşk hikayesi”…

Haydi o zaman…
Aşkımızı cümle aleme gösterelim.
Var mısınız?
Ne X takım forması ne X takım atkısı… Anlayan anladı…
Hepimiz sadece Beşiktaş atkımızla Beşiktaş formamızla gidelim Kasımpaşa maçına…
Bırakın yönetim istifa etsin yada etmesin, bırakın Denizli istifa etsin etmesin…
Bırakın 3 kuruşluk futbolcuya 10 kuruş daha versinler… bırakın bunları arkadaşlar…

Bizler kardeşiz…
3 Ekim günü kardeş kardeşe vurmuştur

Gelin bu kara lekeyi Kasımpaşa maçında silelim ve tek vücut olduğumuzu bir aile olduğumuzu gösterelim.
90 dakika hiç susmadan destek verelim.
Maç bitsin o zaman ne yapacaksak yapalım

Var mısınız?
Bizim ki bir garip aşk hikayesi…
Bunu tüm Dünya’ya tekrar gösterelim…

Beşiktaş’ın Beşiktaş’tan başka dostu olmaz…

Altuğ AKTAŞ

2.09.2009

Twitter

Yakından izlemek isteyenler, Twitter'e uğrayabilir.

28.05.2009

Beşiktaş Şampiyon oluyor... Ya taraftar???

Yazılacak o kadar çok şey var ki anlatamam… Ama yazamıyorum…
Ne zaman açsam bilgisayarımı ve yazı yazmak için oturup başlasam bir iki satır vuruş yapmaya maalesef kapatıp, yazılarımı kaydetmiyorum…

Hevesim mi kırıldı acaba… Bilmiyorum… Çünkü düşünemiyorum…

Hayatım Spor, Futbol oldu… Her an başka şeyler düşünüyorum, kafamda tilkiler dolaştırıyorum… Neler yapılmalı neler olmalı ki bizim ülkemizin futbolu da gelişmeli diye…

Ama her hafta maçlara giderken gördüklerimle yıkılıyorum… Yanlış yoldasın diyorum kendi kendime…

Acaba ben mi yanlış yoldayım yoksa onlar mı?

Stat, takım ayırmam… Fırsat bulduğumda nerdeysem oraya yakın bir yerde Futbol müsabakası var ise gider izlerim… İstanbul Büyükşehir Belediyespor’un maçı da olabilir bu, yada Kasımpaşaspor’un… Belki de Maltepespor’un…

Her statta, her tribünde belli başlı sorunlar var ama ana konumuz Beşiktaş ise işte sanırım o sorunları yazacağım sırada hevesim kırılıyor…

Fenerbahçe maçı öncesi bilet fiyatlarının pahalılığından yakınmıştım… Maça giderken ise 1 metrede bir yan yana duran KORSAN ÜRÜN SATAN ve ALANLARIN fotoğraflarını çekmiş onları yazacaktım. Ama dedim ya hevesim kaçtı…

UEFA Kupası Finaline gittim… Fenerbahçeli stadın önünde bir Galatasaraylıya saldırıyordu… Maç esnasında sırf Galatasaraylı diye bir genci dövdüler, kanlar içinde kaldı… İnkar eden var ise bunlarında resimleri var…

Hani 1903 cemiyetinde ki sevgili ağabeylerimin düzenlediği “Spor ve Şiddet” başlıklı bir panel vardı ya… hani Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Anadolu Hisarı kampüsünde düzenlenen panel… Hani orada bir Fenerbahçeli öğrenci Çarşı’nın yaptığı şiddeti soruyordu ya… Acaba şimdi UEFA Finalinde sırf Galatasaray formalı diye kanlar içinde kalan kişi için ne diyordu?

İşte bunlar benim hevesim kaçırmaya çalışıyordu… Hep bir şeyler karalıyor ama siliyordum…

Son olarak Beşiktaş’ımız Şampiyonluk yolunda çok önemli bir maça çıkacaktı… Rakip Galatasaray… Fenerbahçe maçında ki bilet fiyatlarını öpüp başımıza koymak gerekiyordu bunu fark etmiştim… Ama neden bu fiyatların bu kadar pahalı olduğunu daha sonra mantığım bana anlattı. Tribünler tıklım tıklım dolu… Ama her nedense dışarıda hala karaborsa bilet satılıyor… Ama o biletler sahte diye düşünenler mutlaka olacaktır… Peki 1 gecede mi bitti bu biletler? Biletix internet sitesinde maçtan 1 gün önce hala satıyordu bu biletleri…

Aslında arada yazmak istemediğim bir şeyi yazmadım…

Şuan siz bu satırları okurken, sizinle yüz yüze konuşuyormuş havası verecek şekilde yazıyorum. Çünkü sizlerin okurken bana verebileceğiniz cevapları tahmin edip devam ediyorum satırlarıma… Sanki sohbet eder gibi…

İşte o yazmadığım konu neydi biliyor musunuz?

Biletler 90 ila 700 lira arasında gişede, binlerle ifade edilen yüksek tutarlarda da kara borsada satılıyordu.

O gün erken gittim stadın çevresine biraz etrafı izlemek, belki yıkılacak olan stadımızın etrafında son kez 1-2 tur yürüyüş yapmak, beleş tepenin oralardan bir iki fotoğrafını çekmek istemiştim. Aynı zamanda kalabalık olmadan stadımızın altında ki “Kartal Yuvası”ndan LİSANSLI ürünlerimizden bir atkı daha alıp katkı sağlamak istedim.

Bir anda bir kalabalık gördüm… Aman Allah’ım bu saatte bilet kuyruğumu bu dedim… Yaklaştıkça ayaklarım geri geri gitmeye başladı… Gördüklerim içimi sızlatmaya başladı…

Ben yüzlerce, siz binlerce olduğunu söyleyin… Büyük bir kalabalık taraftar topluluğu Kapalı Üst Tribün DEFG blok 14-15 numaralı kapısının önünde birikmişti… Hep bir şeyler duyardım ve yok canım derdim… Aslında inanmak istemezdim… Acaba şimdi gözlerimle mi görüyordum… Evet Evet sizde tahmin ettiniz dimi…

Saat: 13:00 suları ve maça tam 7 saat var… Daha Emniyet yeni geliyor…
Kapı açıldı… Bir anda izdiham… İzdiham nedeniyle kapı tekrar kapandı… Üzerlerinde Beşiktaş’a ait bir tane done bile olmayan bir çok şahıs sıranın önündeydi… Bağırıyorlardı…

“Sıra oluşturun arkadaşlar yoksa hiçbiriniz giremezsiniz”.
Nasıl yani… Evet… Maalesef bütün düşüncelerim ve duyduklarım doğru çıkmıştı, gözümle tanık oluyordum…

Saat 13:00 suları ve yüzlerce kişi biletsiz, bir çoğunun üzerinde Beşiktaş’a ait hiçbir ürün yok ve stada giriyorlardı… Yanımda duran bir kişi arkadaşına seslendi ve arkadaşlarını topladı…

Takip ettim nereye gidiyorlar diye… İzdihamdan sıkılmışlar ve başka kaynakları zorluyorlardı… İtfaiye kapısına gittiler bu sefer oradan girmeye başladılar…
Pankart asmak için mi acaba? Hadi canım sizde….

Ben tekrar ilk kapıya geldiğimde o sırada Emniyet’te gelmiş ve otobüslerden inip görev alacakları yere doğru, Eski Açık tribüne doğru yukarıdan aşağı yürüyorlardı… Onlarda hiçbir müdahale de bulunmadı… Yürüyüp gittiler…

İşte hevesim kırılıyor…

Bizler kombinemiz olmasına rağmen bilet fiyatlarından şikayet ederken, bizler her an her saniye lisanslı ürün alırken, bizler üzerinde oturacak durumu olmayan koltuklardan şikayet ederken, bizler sifonu çalışmayan, sabunu olmayan, duvarlarında 2007’den kalma sprey yazıları olan tuvaletlerden şikayet ederken, onlar güne erken başlayıp stada giriyorlardı…

İşte hevesim kırılmaya başlamıştı bile… Çünkü her fırsatta takımına sahip çıkmaya çalışan, kombinesini, lisanslı ürünlerini alan ben mi aptaldım? Yoksa üzerlerinde bırakalım lisanslı ürünü korsan ürün olarak bile hiçbir Beşiktaş ürünü olmayan ve bu şekilde içeri girenler mi gerçek Beşiktaşlı???

Acaba Beşiktaşlılık sadece tribünü doldurmak ve bağırmak mı?

Peki herkese nasip olur mu Beşiktaşlılık?

Baksanıza, herkese nasip oluyor…

Cebinde parası yok üzerine Beşiktaş ürünü alamıyor. Cebinde parası yok maça bilet alamıyor, kaçak giriyor. Bu tarz savunmalar çok olacaktır ama doğrumudur?

Benim hevesim kırıldı… Daha çok yazacak şeyim var, resimlerim var ama yazamıyorum…

Hani Sevgili Fatih Altaylı diyor ya “Ne zaman adam olacağız?”

Cevap veriyorum… “İnsan olduğumuz zaman”…

Beşiktaş’ım sen Şampiyonluğa yürüyorsun… yürüme KOŞ…

Arkandayız her zaman…

Kimimiz sadece sevgimiz ile, kimimiz cebimizde ki para ile sana destek olarak arkandayız…

Son 90 dakika…

Sen Şampiyon ol…

Şampiyon olda bu arkadaşlar senin başarını sahiplensin…

Altuğ AKTAŞ

27.05.2009

Beşiktaş 2 Galatasaray 1

Resim

14.05.2009


8.05.2009

2009 UEFA Kupası Finalinin adı belli oldu


2009 UEFA Kupası Finalinin adı belli oldu

2009 UEFA Kupası Finalinin adı belli oldu




SHAKHTAR DONETSK - WERDER BREMEN 20 Mayıs 2009 İSTANBUL FENERBAHCE ŞÜKRÜ SARAÇOĞLU STADI TÜRKİYE




Hafta sonu NTV ekranı

Hafta sonu NTV ekranı Futbol

Hafta sonu NTV ekranı




NTV ve NTV Spor ekranı hafta sonu yine dopdolu. İşte hafta sonu yayınlanacak olan karşılaşmaların listesi�




09 Mayıs Cumartesi
02.00 Boston Celtics-Orlando Magic (NTV)
23.00 Valencia-Real Madrid (NTV)



10 Mayıs Pazar
00.00 Dallas Mavericks-Dnever Nuggets (NTV Spor)
16.00 Chievo-İnter (NTV Spor)
20.00 Barcelona-Villarreal (NTV Spor)
21.30 Milan-Juventus (NTV)
22.30 Houston Rockets-L.A Lakers (NTV Spor)



11 Mayıs Pazartesi
01.30 River Plate-Lanus (NTV Spor)


http://www.globalspor.com/haber/haberdetay.asp?ID=12451

7.05.2009

31. hafta maçlar aynı gün aynı saatte... Peki Haftaya???


Türkiye Futbol Federasyonu, ligde herhangi bir şike söylentilerine yer vermemek için hem düşme hattını ilgilendiren hem de Şampiyonluğu ilgilendiren bütün maçları aynı saatte başlatma kararı aldı.

31. Hafta oynanacak olan Kayserispor Gaziantepspor arasında oynanacak maç dışında bütün maçlar aynı gün ve aynı saatte başlıyor.
Buraya kadar herşey çok doğal ve normal.
Maçlar oynanacak ve bitecek.
ve sonra 32. hafta maçları gelecek....
Federasyon hafta içinde maçların saatlerini ve günlerini duyuracak. Her sene olduğu gibi bu senede Şampiyonluk yolunda ki takımlar aynı saat ve günde oynamaya devam edecekler.
Bakalım 32. Hafta fikstüründe hangi takım nerede kimle oynuyor:

32. haftada Beşiktaş, Ankaragücü’ne, Sivasspor ise Hacettepe’ye konuk olacak. Hem Hacettepe hem de Ankaragücü’nün maçlarını suni çimle kaplı olan 19 Mayıs stadında oynuyor.
Bitmedi,
15-17 Mayıs tarihleri arasında Bank Asya 1. Lig'de play-off maçlarının Ankara Yenikent ASAŞ Stadı'nda oynanacak olması da aslında Futbol Federasyonu'nunu karar almakta epey zorlayacak gibi gözüküyor.
Sanırım önümüzde iki seçenek yer alacak;
İlk seçenek Bank Asya 1. Lig play-off maçlarını hafta içine kaydıracak.
Diğer seçenek de Beşiktaş ve Sivasspor'un maçlarının cumartesi ve pazara bölünmesi, yani farklı günlerde, aynı statta oynatılması...

13 Mayıs Çarşamba İzmir'de Fortis Türkiye Kupası Finali olduğu için muhtemelen Beşiktaş'ın lig maçı pazar olacaktır. Bu durumda da Sivasspor Cumartesi oynayacak gibi gözüküyor.

Acaba o zaman Şaibe olmayacak mı?
Stat değişikliği de yapılabilir ama o zaman da ev sahibi takımlardan birinin avantajı elinden alınmış ve deplasman takımına verilmiş olacak. Sonuç olarak suni çime oynamakta alışık olan takım ev sahibi takımlar...

Ben Futbol Federasyonu görevlilerinin yerinde olmayı hiç istemezdim. Çünkü ne karar alırlarsa alsınlar diğer taraf eleştirecektir...

Altuğ AKTAŞ

http://www.globalspor.com/haber/haberdetay.asp?ID=12386

Avrupa Ligine kaç takımımız gidecek?


UEFA Kupası yerine seneye başlayacak olan Avrupa Ligine gidecek takımlarımız yavaş yavaş belirlenecek ama Fortis Türkiye Kupasında Final oynayan Fenerbahçe kesin gidecek mi yoksa lig statüsüne mi bakılacak?




Fenerbahçenin, Beşiktaş ile final oynadığı için kupayı alsada almasada kesinlikle bu kupaya katılacağı açıklanıyor ama aslında bazı eksik açıklamalar yapılıyor.

UEFA'nın bu konuda kesin maddeleri var yani Türkiye Futbol Federasyonu'nun bu konu hakkında bir yaptırımı olamaz.
Beşiktaş, ligi ilk iki sırada tamamlarsa Fenerbahçe kesin olarak Avrupa Ligi'ne katılacak ama eğer Türkiye Kupasını kazanırsa bir tane ön eleme oynayacak. Eğer kupayı kazanamazsa o zaman Avrupa Ligi'nin ilk turundan itibaren mücadele edecek.

Beşiktaş eğer kupayı kazanır ve ligi ilk iki sırada tamamlayamaz ise o zaman Beşiktaş Kupa Galibi olarak Avrupa Ligi'ne gidecek bu durumda ligden de 2 takım Avrupa Ligi'ne katılacak.
Ama Beşiktaş hem kupayı kazanamaz hem de ligi ilk ikide bitiremez ise o zaman Fenerbahçe Kupa galibi olarak Avrupa Ligine gidecek bunun dışında ligden 2 takım Avrupa ligine gidecek.

http://www.globalspor.com/haber/haberdetay.asp?ID=12380

Lig TV 31. Hafta tam 6 maçı CANLI yayınlayacak

Ligde son viraja girmek üzereyken hem ligin dibi hemde zirvesi kaynıyor. Bunun üzerine Lig TV de canlı yayın sayısını arttırdı.

Şansal Büyüka, Salı günleri yayınlanan Dobra Dobra programında bile kaç maçı canlı yayınlayacaklarını net olarak açıklayamıyorken ilerleyen haftalarda maçların önemine göre 8 maç bile canlı yayınlayacaklarını üstü kapalı olarak söylemişti.
Son dakika gelişmesi olarak yapılan açıklamada Turkcell Süper Lig de 31. hafta oynanacak tam 6 maç canlı yayınlanacağı duyuruldu.
Bunun yanı sıra maçların başlama saatinden 2 saat önce maç önü programı başlayacak ve stüdyoda Teknik Direktörler ile birlikte 8 stattan canlı yayın yapılacak.

İşte Canlı yayınlanacak maçlar:

GENÇLERBİRLİĞİ - HACETTEPE
SİVASSPOR - BÜYÜKŞEHİR BLD
ANKARASPOR - BEŞİKTAŞ
FENERBAHÇE - DENİZLİSPOR
GALATASARAY - ANKARAGÜCÜ
KOCAELİSPOR - TRABZONSPOR

Ayrıca 8 maçta Lig Radyo ve Alem FM'den canlı yayınlanacak.

http://www.globalspor.com/haber/haberdetay.asp?ID=12374

5.05.2009

THE GREEN STREET HOLIGANS 2


THE GREEN STREET HOLIGANS 2
İlkinden bahsetmiştim (Tıkla)
Az evvel ikincisini bitirdim ve gerçekten çok güzel bir film.
İlk film büyük bir kavga ve sonrasında polis baskını ile bitmiş ve devamı niteliğinde ki bu filmde bu sefer hapishanede devam ediyor.
West Ham ve Milwall takım taraftarlarının tekrar bu sefer hapishane de bir araya gelmeleri sonucu ortaya çıkan olayları yansıtıyor film...
Bir iki sahnede ilk filmi ve ilk filmde ki olayları hatırlatacak bir kaç dialog var.
Filmi fazla anlatmak istemiyorum.
İlk filmde dostluk, kardeşlik ve arkadaşlığın ön planda olduğu bir filmdi.. Bu filmde de aynısı var..
Bazı forumlarda filmde tribün olmadığı söylenmiş ama artık seri diye bileceğimiz bu filmde zaten anlatılmak istenen tribün değil ki...
Holigan deyince akla tribün mü geliyor???
Özellikle ilk filmde Manchester United maçına giderken trenden erken inip sonra araba ile Manu lu taraftarları basmaları unutulmayacak efsane bir sahneydi bunun tribünle bir alakası yok ki...
Bu film de aynı şekilde...

En kısa sürede izlemenizi öneririm
5 üzerinden 4,5 veriyorum ben... Yarım puan kırdım çünkü bana kısa geldi... En azından 1 saat daha uzun olabilir di :) . . .

Altuğ AKTAŞ

1.05.2009

Liglerde ki statülere dikkat

Avrupa'da liglerin bitimine kısa bir süre kaldı.
Maçları izlerken, bahis yaparken statülere dikkat edin.

PREMIER LİG'DE STATUYE DİKKAT

Lig kupasını kazanan MAnchester United, Şampiyonlar Ligine gitmeyi garantilediğinden 6. sıradaki takım da Avrupa Ligine katılacak.
Manu gibi Şampiyonlar Ligine katılmayı garantileyen Chelsea ile Federasyon Kupası Finalinde karşılaşacak olan Everton ligi ilk 6 da bitirirse o zaman ligi 7. sırada bitirende Avrupa Ligine gidecek.

HOLLANDA'DA YENİ STATÜYE DİKKAT

Yeni statüye göre Heerenveen kupa finalinde Twente'ye yenilirse ve Twente ligi ilk 2'de bitirirse, Heerenveen play-offlara katılacak.
Böylelikle Play-off lar 5.6.7. ve 8. arasında oynanacak.
Ancak öncekilerden farklı olarak Play-off lardan 2 takım Avrupa Ligine gidecek.
Twente ligi ilk 2 de bitiremezse kupayı kim kazanırsa kazansın Heerenveen Avrupa ligine katılacak.
Play-offlar 6.7.8. ve 9. arasında oynanacak.
Heerenveen alehine gelişen bu statüye kulüpten itiraz geldi ama şuan bir değişiklik yapılmadı.

FRANSA'DA STATUYE DIKKAT

Fransa Lig Kupası Şampiyonu Bordeaux finalde 2. lig temsilcisi Vannes'i mağlup etti. Eğer Bordeau ligi 4. sıra ve üstünde bir sırada bitirirse kupadan kalan Avrupa Kupası bileti lige verilecek. Böylece ligin 5. takımı Avrupa Ligi 3. turdan katılma hakkı kazanacak.

http://forum.globaliddaa.com/

30.04.2009

Bir Spor Kulübü, taraftarlarını nasıl düzer?

Evet, bu yazımın konusu biraz cinsel içerikli gibi ama daha edebiyle yazabileceğim kelimeleri bulamadım..





Şampiyonluk yolunda Beşiktaş camiası tamamıyla bütünleşmiş durumda. Üstelik taraftarlarının bir çoğunun sevmediği Sayın Demirören ve ekibine rağmen…

Bu kulvarda baktığımızda iki takım var. Uzun süredir tepede olan bir Sivasspor ve rakiplerinin sayesinde diyebileceğimiz şekilde bir Beşiktaş.

Rakiplerinin sayesinde derken Beşiktaş’ın başarısını küçümsemiyorum ama rakamlar ortada;
Geçen sezon Fenerbahçe 66 puan ile liderken bu sezon 18 puan daha az alarak 48 puanla 5. sırada. Galatasaray ise 64 puan ile ikinci sırada yer alırken bu sezon 12 puan daha az alarak 52 puan ile 4. sırada. Trabzonspor, 41 puan ile 5. sırada yer alırken bu sezon 53 puan ile 3. sırada. Sivasspor ise 61 puan ile 3. sırada yer alırken şuan 60 puan ile lider.
Beşiktaş ise 61 puan ile 4. sırada yer alırken şuan 59 puan ile ikinci sırada.
Rakiplerinin başarısızlıklarından kastım budur.

Fenerbahçe ve Galatasaray geçen seneki puanlarına göre bu sezon 10 küsür daha az puan toplamışlardır. Şuan ki puan tablosunda ki Galatasaray ve Fenerbahçeye 10 puan daha eklediğimizde Beşiktaş 3. lüğe düşmektedir.

Bu sezon çok büyük bir şanstır.
Kim ne derse desin bu kadar az puan toplayan rakiplerinin karşısında Beşiktaş, bu sezon bu şansı iyi değerlendirmelidir.

Şampiyonluğun bir diper adayı Sivasspor cephesine baktığımızda müthiş bir istikrar gözükmektedir. Geçen sezon topladıkları puanın aynısını toplamış fakat onlarda rakiplerinin puan kayıplarını iyi değerlendirmiştir.

Türkiye Turkcell Süper Lig’de bulunan takımlar arasında sadece bir tek SEMT takımı vardır.
Avrupa’da bu semt takımı kavramı çok daha fazla oturmuştur. En önemli örneği de Borussia Dortmund’dur. Ülkemizde ise tam anlamıyla göründüğü kadarıyla bu semt takımı kimliği sadece Beşiktaş üzerinde gözükmektedir.

Bu kavramı neden yazdığımı hemen fark edeceksiniz.

Sivasspor, Şampiyonluk yolunda gitmektedir ve gerçekten taktiri hak etmektedir. Zaten şehre baktığımızda da önemli noktalar Kırmızı-Beyaz bayraklar ve balonlar ile süslenmiştir.
İşte hemen dönelim semt takımı olan Beşiktaş’a…
Beşiktaş, Şampiyonluk yolunda en büyük adaydır. Peki, Beşiktaş Semtinde bir hazırlık yada bir süsleme var mıdır?
Bunlar bir şey ifade etmeyebilir ama takımı havaya sokmak için yeterlidir. Özellikle Sivasspor için.
Beşiktaş, şampiyon olabileceğine inanıyorsa Fenerbahçe ve Galatasarayı da yeneceğine inanıyor demektir. O zaman taraftarında bunu göstermesi ve inanmışlığı göstermelidir. Sadece takımı stada maça giderken karşılamak ile olmuyordur diye düşünüyorum.

Şimdi şu +18 ve Cinsel içeriğine gelelim…

Sizce bir spor kulübü yönetimi taraftarlarını nasıl düzebilir?
Şampiyonluk yolunda desteğe ihtiyacı olduğu dönemde, çok önemli bir maça, Fenerbahçe karşısına çıkarken, Şampiyonluk yarışında ki rakibinden sonrada maçının başlamış olmasının bir avantaj olduğu dönemde satışa çıkardığı biletlerin fiyatları…

Bir kapalı tribün bileti 200 lira olabilir midir?
Normal maçlarda sadece 80 lira olan kapalı tribün biletinden bahsediyoruz.
Tabi aslında normal maçta 80, Trabzonspor maçında 100 lira olan bilet fiyatı Şampiyonluğa ramak kala neden 200 liradır?
Bu sizce fırsatçılık yada taraftarı düzmek değil midir?
İşte +18 ve cinsellik konumuzun burasındadır.
18 – 20 yaşlarında bir taraftar bu parayı verip maça gidemez ve parayı verende açıkçası benim gözümde düzülmüş konumuna gelir…

Acaba Galatasaray maçına 33. haftaya geldiğimizde de takımın desteğe ihtiyacı varken puan eşitliği var ise bilet fiyatları 400 lira mı olacaktır?

Fırsatçılık yapılmamalıdır.
Bilet fiyatlarında bir standart olmalıdır.
Beşiktaş, 20. hafta Trabzonspor ile maç yapacağı zaman, Trabzonspor’un 6 puan arkasından 4. sırada bulunmaktaydı.
Demek ki takım liderin arkasındayken büyük maç diye tabir edilen maçlar 100 lira.
Ama 11 puan önünde olduğu rakibiyle oynarken ve Şampiyonluğun ciddi adayı olurken bilet fiyatı 200 liradır…

Fırsatçılık yapılmamalıdır.
Taraftar ile oynanmamalıdır.

Zaten biletler her nedense satışa çıkar çıkmaz 15 dakikada bitmiştir. Daha sıranın 3. sırasında olan insanlar bilet alamamıştır. Bu biletlerin nereye gittiği zaten bilinmemektedir birde üstüne böyle bir rezalet ile karşılaşılmaktadır.

Darısı Galatasaray maçının başına…

Altuğ AKTAŞ

Avrupanın en değerli ligleri açıklandı Türkiye geriledi

Avrupanın en değerli ligleri açıklandı Türkiye geriledi
Türkiye Süper Ligi Avrupada En Değerli Ligler Sıralamasında Altıncılıktan Yedinci Sıraya İndi. Son Yıllarda Futbola Büyük Yatırım Yapan Rusya Sıralamada Türkiyenin Yerini Aldı.


Daha önce yazmış olduğum bir yazıda Rus Futbolu Avrupa'ya göz mü kırpıyor? demiştim. İşte bunun cevabını yavaş yavaş almaya başlıyoruz.
Türkiye Turkcell Süper Lig Avrupa'da en değerli ligler arasında 6. sıradayken şimdi 7. oldu.
Rusya 6. lığa oturdu.
Haziran 2007 rakamlarına göre Türkiye Süper Ligi'nde yer alan 18 ayrı takımın toplam değeri 692 milyon 745 Euro idi. Bu rakam Nisan 2009'da 666 milyon 800 bine düştü. Bu yaklaşık 26 milyon Euro'luk düşüş olmasaydı bile Rusya son yıllarda futbola yaptığı yatırımlar ile Türkiye'yi yine geçecekti. Çünkü Haziran 2007'de Rusya Ligi'nde yer alan 16 takımın toplam değeri 440 milyon Euro iken, bu sayı Nisan 2009'da 710 milyon Euro'ya yaklaştı. Böylece Rusya Avrupa'daki ligler sıralamasında Fransa'nın ardından altıncılığa yükseldi.

Avrupa'da her belirli aralıklarla yapılan değerlendirmelerde lig takımlarında yer alan futbolcuların performansları, yaşları, oynadıkları milli maçlar ve transfer olurken kazandıkları dikkate alınıyor. En değerli ligler sıralamasında 2007'den buyana ilk beş sıradaki yer değişmedi.

Buna göre Nisan 2009 rakamları dikkate alındığında 3 milyar 123 milyon Euro değeri ile İngiltere birinci, 2 milyar 536 milyon Euro değeri ile İspanya ikinci ve 2 milyar 284 milyon Euro değeri ile İtalya ilk üç sırada yer alıyor.

Liginde yer alan takımların değeri 1 milyar 516 milyon Euro olan Almanya Avrupa dördüncülüğündeki yerini korudu. Bu ülkeyi Fransa 1 milyar 325 milyon Euro değerle takip ediyor. Fransa'nın ardından Rusya altıncılığı yakaladı.

Altuğ AKTAŞ

http://www.globalspor.com/haber/haberdetay.asp?ID=11710


28 Nisan 2009'un Spor Programlarının reytingleri

28.04.2009
Barcelona-Chelsea Star TV
Spor Sayfası-Show TV
ATV Spor Haberleri-ATV
Sporda Bugün-STV
Fox Beşbuçuk Spor-Fox TV

Sedat Balkanlıyı kaybettik


12 yıldır amansız bir hastalıkla boğuşan Galatasaray ve Fenerbahçenin eski futbolcusu Sedat Balkanlı vefat etti!..

Akşam saatlerinde durumu ağırlaşınca Amerikan Hastanesi'ne kaldırılan Balkanlı'nın yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadığı belirtildi.

Fenerbahçe'nin resmi internet sitesinden Sedat Balkanlı'nın vefatıyla ilgili olarak şu açıklama yapıldı!..

"Eski oyuncularımızdan Sedat Balkanlı'yı kaybettik.

Galatasaray, Fenerbahçe ve milli takım formalarını sırtında taşımıştı. Kameralar, gazeteciler peşindeydi. Yeşil sahalarda attığı gollerde taraftarlarına sevinç yaşatırdı. Gaziosmanpaşa'da başladığı futbol hayatını Bursaspor'da sürdürmüş, Galatasaray'da yıllarca top koşturmuş, son kulübü ise taraftarı olduğu Fenerbahçe olmuştu. Ancak bundan 12 yıl önce yeşil sahaların centilmen oyuncusu Sedat Balkanlı, sağlık problemleri yaşamaya başladı. Amerika'da yapılan araştırmalar sonucunda Balkanlı'nın milyonda bir görülen ALS hastalığına yakalandığı ortaya çıktı. Sedat'ın ardından bu hastalık ülkemizde daha çok bilinir oldu. İlerleyici bir sinir sistemi hastalığı olan ALS, Sedat'ın tüm yaşamını alt üst etti.

Doktorlar Sedat Balkanlı'nın, tedavi imkanı olmayan bu hastalığa ancak iki yıl dayanabileceğini söylenmişti. Önce konuşması, sonra yürümesi, ardından da gözleri hariç tüm organları çalışmaz oldu. Suni solunum cihazına bağlıydı ve hareket edemiyordu. Eşi Şükran ile alfabe yardımı ile iletişim kurabiliyordu. Sedat doktorlara inat tam 12 yıldır ALS ile savaşını sürdürüyordu. Evinde televizyonun karşısında tek çalışan organı olan gözlerini ekrandan ayırmıyor. Dünyaya bu ekran sayesinde bağlanıyordu.

Bir süre önce Başkanımız Aziz Yıldırım ile Federasyon başkanı Mahmut Özgener Gaziosmanpaşa'daki evinde Sedat Balkanlı'yı ziyaret etmiş üzerinde ismi yazılı Fenerbahçe formasıyla, Milli formayı kendisine verip ona moral vermişlerdi. Akşam saatlerinde durumu ağırlaşınca Amerikan Hastanesi'ne kaldırıldı. Ancak yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Sedat Balkanlı'ya tanrıdan rahmet, kederli ailesi ve spor camiasına başsağlığı diliyoruz."

29.04.2009

Futbolistan.net

Yazmış olduğum köşe yazılarım; İlk günden beri Serencebey Gazetesi ve www.serencebey.com.tr internet adresinde, www.hursertekinoktay.com , www.GlobalSpor.com ve blog adreslerinde yayınlanmaktaydı.
Fakat bundan sonra yazılarıma bu adreslerin ve gazetenin dışında www.Futbolistan.net adresinden de ulaşabilirsiniz.

Saygılarımla
Altuğ AKTAŞ

27.04.2009

Utanıyorum...-2-

Evet evet bu sefer gerçekten utanıyorum.. 13 Nisan da Utanıyorum başlığı ile bir yazı yazmıştım. Maalesef bu yazıma da aynı başlığı koyacağım..

Evet evet bu sefer gerçekten utanıyorum…
12 Nisan Pazar akşamı Türk Futbol tarihine kara bir leke gibi yapışacak bir maç oynanmıştı.
Galatasaray ile Fenerbahçe arasında.
Bu maç hakkında ki görüşlerimi 13 Nisan da “Utanıyorum” başlığı ile yazmıştım.
Maalesef bu yazıma da aynı başlığı koyacağım…

UTANIYORUM – 2 –

Evet gerçekten utanıyorum…
Türk futbolunun gelmiş olduğu noktadan utanıyorum…
12 Nisan akşamı Galatasaray ve Fenerbahçeli futbolcular birbiriyle tekme tokat yumruklaşıyor, Galatasaray Spor Kulübünün başkanı Sayın Adnan Polat çıkıp başta Federasyon başkanımız Sayın Mahmut Özgener’i küçük düşürücü harekette bulunuyor ve sözlü açıklamalar yapıyordu…
Bunun sonucu Türkiye Futbol Federasyonu bir çok ismi PFDK’ya sevk etmişti. PFDK’dan başta Adnan Polat olmak üzere olaylara karışan isimlere cezalar yağdırmıştı.
Buraya kadar her şey normaldi.
Asıl utanılacak nokta 26 Nisan akşamı yaşandı…
Tribünler bomboş, maç izlemek isteyen taraftarlar çevredeki binaların çatısına çıkmışlardı.
Peki suçlu bu taraftar mıydı?
Yoksa birbiriyle yumruklaşan futbolcular mı?
Yoksa maç sonunda düzeysiz açıklamalar yapan Sayın Adnan Polat mı?

Kameralar Tribünleri gösteriyordu
Oda ne….?
Sayın Adnan Polat ve Sayın Arda Turan tribünde yerlerini almışlardı…
45 gün hak mahrumiyeti alan Adnan Polat nasıl tribünde yer almaktaydı?
Protokolde yer almadığı için extra ceza almayacağı açıklandı. Peki sorarım sizlere hak mahrumiyeti alan bir kişi SEYİRCİYE KAPALI bir maçı nasıl başka tribünden izleyebiliyor????
O zaman biz taraftarların ne günahı var?
O zaman bende o tribünde maçı izleseydim…
Peki ya Arda Turan…
Sen değil misin o statta rakiplerine yumruk atan, maç sonrası Liseli çocuklar gibi “gel dışarıda kavga edelim” tarzı açıklamalarda bulunan ve o tribünlerin boş olmasını sağlayan?
Hatta bir önceki Belediye maçında güvenlik görevlileriyle kavga eden sen değil misin?
Nasıl oluyor da taraftarların olmadığı bir maçta sizler maçı tribünlerden izleyebiliyorsunuz???
Öncelikle hangi yüzle???

Utanıyorum dedim ya
İşte bizim cezai yaptırımları adam akıllı uygulayamayan görevlilerimizden Utanıyorum…

Sayın Adnan Polat’a ve Sayın Arda Turan’a “siz cezalısınız, stada giriş yapamazsınız” diye uyarmayanlardan utanıyorum….

Takımına ceza aldıran ve üstüne güvenlik güçleriyle tartıştığı için extradan da ceza alan Arda Turan utanmadığı için onların adına ben utanıyorum…

Ayıptır…Yazıktır…Günahtır…

Cebinde ki son parasıyla yemek yemek yerine maç bileti alıp tribüne giden taraftara ayıptır, yazıktır, günahtır…

Hangi yüzle, senin yüzünden taraftarın olmadığı bir maçta tribünde bulunuyorsun derler adama… tabi diyecek birini ve utanmadan konuşabilecek birini bulursak….

Ben utanıyorum… Onlar utanmasın…

Altuğ AKTAŞ

http://www.globalspor.com/haber/haberdetay.asp?ID=11362







Resimler Ajansspor.com dan alıntıdır.

http://www.globalspor.com/haber/haberdetay.asp?ID=11362

Şeref Bey Ödülleri, sahiplerini buluyor



Serencebey Gazetesi tarafından düzenlenen ve bu yıl 3.sü verilecek olan Şeref Bey Ödüllerinin sahipleri belirlendi. 18 Nisan Cumartesi günü Microsoft Türkiye Ofisinde toplanan Şeref Bey Ödül Jürisi, Beşiktaşa katkı sağlayan dernekleri belirledi. Sonuçlar 02 Mayıs Cumartesi günü saat 15.00te Swissotel İstanbulda yapılacak Şeref Bey Ödül Töreninde açıklanacak.




Aktif Beşiktaşlılar Oluşumu tarafından yayınlanan Serencebey Gazetesi, başta Beşiktaş Jimnastik Kulübü olmak üzere Türk sporuna katma değer sağlayan isimlere ve kurumlara hem hizmetlerinden dolayı, hem de teşvik amacıyla düzenlediği "Şeref Bey Ödülleri'nin üçüncüsünde, "Beşiktaş'a Katkı Sağlayan Dernek"leri ödüllendiriyor. Serencebey Gazetesi, Hollanda'dan Bandırma'ya, Hatay'dan Mardin'e kadar; Beşiktaş için kurulmuş 116 derneğe çağrı yaptı.

3. Şeref Bey Ödülleri'ni belirleyecek jüri üyeleri ilk önce 17 Mart saat 19.03'te, Etiler Set Kebap'ta düzenlenen tanışma yemeğinde bir araya geldiler. Daha sonra nihai kararı vermek için 18 Nisan Cumartesi günü Microsoft Türkiye Ofisi'nde toplanan Şeref Bey Ödül Jürisi, Beşiktaş derneklerinin, kuruldukları günden bugüne kadar BJK'ye yaptıkları katkıları değerlendirdi. Ödüle aday olan 22 derneğin sunumlarını tek tek inceleyen Jüri heyeti, ilk 10'u belirledikten sonra gizli oylama yaptı ve sonuçlar Jüri Başkanı Prof. Dr. Mesut Parlak'ta toplandı. "Beşiktaş'a Katkı Sağlayan Dernekler" 02 Mayıs Cumartesi günü saat 15.00'te Swissotel İstanbul'da düzenlenecek Şeref Bey Ödül Töreni'nde açıklanacak. "Beşiktaş'a Katkı Sağlayan Dernek" ödüllerinin yanı sıra, yine Jüri heyeti tarafından belirlenen Şeref Bey "Özel" Ödülü ve Şeref Bey "Onur" Ödülü de sahiplerine takdim edilecek.

Adını Beşiktaş Futbol Şubesi kurucularından Ahmet Şerafettin Bey'den alan "3. Şeref Bey Ödülleri"nin sahiplerini, başkanlığını İstanbul Üniversitesi eski rektörü Mesut Parlak'ın yaptığı bir jüri saptadı. TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, Garanti Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Cüneyt Sezgin, Milliyet Gazetesi Spor Yazarı Attila Gökçe, BDDK Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Al, BJK Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Yücel, Altın Borsası Başkan Yardımcısı Oğuzhan Aloğlu, Microsoft Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Çağan gibi isimlerden oluşan jüri tarafından saptanan ödüller, 02 Mayıs Cumartesi günü Swissotel İstanbul'da düzenlenecek törenle sahiplerine verilecek.

http://www.globalspor.com/haber/haberdetay.asp?ID=11356

Hidoooooo


Hidayet Türkoğluuuuuuu

HT İddaa - Altuğ Aktaş Kazandırmaya devam ediyor.


Haber Türk HT İddaa okuyan, Globaliddaa.com takip eden kazanıyor

24 Nisan 2009 Cuma günü çıkan Haber Türk HT İddaa ekinde ve 25 Nisan 2009 Cumartesi günü çıkan Haber Türk HT Spor ekinde Altuğ Aktaş hazırladığı 2 kupon ile takip eden okuyucularına kazandırdı.
İşte o kuponlar;
24 Nisan - Altuğ Aktaş İdeal
224 Manchester Utd-Tottenham Üst 1.70
158 Stutgart-Eintracht Frankfurt 1 1.20
239 Fiorentina-Roma üst 1.70
422 Atletico Madrid-Gijon Üst 1.40
Oran: 4.85

25 Nisan - Altuğ Aktaş İdeal
155 Dortmund-Hamburg 1 2.00

163 Hull-Liverpool üst 1.65

236 Almeira-Numancia 1 1.55
Oran: 5.11

21.04.2009

Kupa geliyor


20 Mayıs 2009 tarihinde Şükrü Saraçoğlu Stadında oynanacak olan UEFA Kupası Finali için, UEFA Kupası 23 Nisan'da Türkiye'ye geliyor.

Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı‘nda 20 Mayıs’ta oynanacak final karşılaşmasıyla yeni sahibine kavuşacak UEFA Kupası, 23 Nisan’da İstanbul‘a geliyor.
UEFA Başkanı Michel Platini
‘nin de katılacağı törende, geçen yıl bu kupayı kazanan Zenit takımı yetkilileri kupayı UEFA Başkanı‘na teslim edecek. UEFA Başkanı ise kupayı final maçına kadar şehirde sergilenmek üzere İstanbul Büyükşehir Başkanı Kadir Topbaş‘a verecek. Kupa finale kadar olan sürede İstanbul’da belirlenen noktalarda halkın ziyaretine açılacak.
Esma Sultan Yalısı
‘nda saat 14.00′te başlayacak tören öncesi UEFA Kupası özel üretilmiş bir araç üzerinde şehirde dolaştırılacak. 2 saatlik bu turun ardından Dolmabahçe Sarayı önünde konvoya, Zenit kulübünden futbolcu ile yöneticiler de katılacak.
Kupa Teslim Töreni finalin yayıncı kuruluşu Show TV tarafından çekilecek ve üretilen sinyal yayınlamak isteyen kuruluşlarla paylaşılacak. İsteyen kuruluşlar için Show TV üzerinden canlı röportaj imkânı da sağlanabilecek.

Vatan gazetesi Fanatiğin taşınmasına neden oldu

Vatan gazetesi taşınıyor...
Kendi binasından ayrılıp Doğan Medya Center'ın 4. katına taşınıyor...
Bu katta bulunan Fanatik gazeteside 2. kata Milliyet'in yanına taşınıyor...
Bu durumdan herkes şikayetçi olacaktır tabi ki...

Tek başına bir katta bulunan Milliyet Gazetesi, artık yerini Fanatik gazetesi ile paylaşacak ve tek bir binada bulunan Vatan gazeteside bundan sonra sadece 1 kata sığmaya çalışacak.

Herkesin şikayetçi olacağı bu operasyon nasıl sonuçlanır merak ediyorum...

Haber kaynağı: ataryemez

Kaynak: Posta

16.04.2009

Turkcell Süper Lig 28. hafta cezalı listesi

Turkcell Süper Lig 28. hafta cezalı listesi Türkcell Süper Lig de 17-18-19 Nisanda oynanacak olan maçların cezalı listesini hazırladık.
KIRMIZI KARTLAR
Meye (Ankara)
Ali Zitouni (Antalya)
Semih Şentürk, Lugano (F.Bahçe)
Arda Turan, Emre Aşık (G.Saray)
Selçuk Şahin (Hacettepe)

SARI KART CEZALILARI
Sercan Yıldırım (Bursa)
Koray Avcı (G.Birliği)

NOT: Galatasaray-Fenerbahçe maçı sonrasında PFDK'ya sevk edilen 6 oyuncunun durumu daha netleşmemiştir.

http://www.globalspor.com/haber/haberdetay.asp?ID=10244

Dinamo Kiev PSG maçının muhtemel kadroları


Dinamo Kiev PSG maçının muhtemel kadroları 16 Nisan 2009 Perşembe akşamı oynanacak ve ilk maçı 0-0 biten maçın rövanşına takımların bu 11ler ile çıkmasını bekliyoruz.



http://www.globalspor.com/haber/haberdetay.asp?ID=10246

Marsilya Schaktar Donetsk maçının muhtemel kadroları



Marsilya Schaktar Donetsk maçının muhtemel kadroları




16 Nisan 2009 Perşembe akşamı oynanacak ve ilk maçı 2-0 Schaktar Donetsk galibiyetiyle biten maçın rövanşına takımların bu 11ler ile çıkmasını bekliyoruz.





Udinese Werder Bremen maçının muhtemel kadroları


16 Nisan 2009 Perşembe akşamı oynanacak ve ilk maçı 3-1 Werder Bremenin galibiyetiyle biten maçın rövanşına takımların bu 11ler ile çıkmasını bekliyoruz.





Manchester City Hamburg maçının muhtemel kadroları

16 Nisan 2009 Perşembe akşamı oynanacak ve ilk maçı 3-1 Hamburg gailibiyetiyle biten maçın rövanşına takımların bu 11ler ile çıkmasını bekliyoruz.






http://www.globalspor.com/haber/haberdetay.asp?ID=10249

1989-2009 Baba Hakkı - Hakkı Yetenin ölümünün 20.yılı


Beşiktaş a yaptığı hizmetlere her zaman minnettar olduğu Baba Hakkı Yeten in anma töreni 16 Nisan Perşembe günü saat 11.00 de, Zincirlikuyu mezarlığındaki kabri başında yapılacaktır.







HAKKI YETEN (BABA HAKKI) KİMDİR?

Beşiktaş’ın sembolü Baba Hakkı, 1910 yılında Vodina’da doğdu. Henüz 1 yaşındayken ailesi İstanbul’a yerleşti. Babası Binbaşı Mahmut Nedim Bey, 1914’te Çanakkale’de şehit düştü.

5 kardeşiyle birlikte yaşam savaşı veren Hakkı Yeten askeri okula yazıldı. Bu dönemde Beşiktaş Muradiye semtinde futbola başladı. Maltepe, Halıcıoğlu ve Kuleli askeri takımlarında oynadı. Beşiktaş Futbol Şubesi’nin kurucusu Şeref Bey tarafından Siyah-Beyazlı renklere kazandırıldı. Bu arada askerlik mesleğini bırakarak avukat oldu.

17 yıl Beşiktaş forvetinde özellikle sağ iç olarak yer aldı. Otoriter ve teknik oyunculuğuyla kısa sürede kaptan oldu. Özellikle disipline verdiği önem nedeniyle kısa süre içinde “Baba” lakabını aldı. Saha dışında da tam bir beyefendi olan Hakkı Yeten, güçlü yapısıyla rakip oyuncularla ikili mücadelelerde kollarını açar ve karşı takım oyuncusu önüne geçemezdi.

1945’te futbolu bırakana kadar, 1 Türkiye Birinciliği, 2 Milli Küme, 1 Başbakanlık Kupası, 7 İstanbul Ligi, 1 İstanbul Şildi, 2 İstanbul Kupası şampiyonluğu yaşadı. 17 yıl formasını giydiği Beşiktaş’ta 439 maçta 382 gol kaydederek inanılması güç bir sayıya erişti. Derbilere de damgasını vuran Baba Hakkı, hem Galatasaray hem de Fenerbahçe’ye 30’ar gol atarak tarihe geçti.

İkinci Dünya Savaşı nedeniyle A Milli Takım çok az sayıda maç yaptığından Hakkı Yeten de yalnızca 3 kez ay-yıldızlı formayı giyebildi. 27 Eylül 1931’de Bulgaristan’a 5-1 yenildiğimiz maçta tek golümüzü Baba Hakkı atmıştı.

Futbolu bıraktıktan sonra Futbol Federasyonu’nda Asbaşkanlık yaptı. Beşiktaş’ta 3 dönem başkanlık yaptı. Daha sonra yönetimi kurulu tarafından şeref başkanı seçildi. Hakkı Yeten, 16 Nisan 1989 tarihinde yaşama veda etti.

http://www.globalspor.com/haber/haberdetay.asp?ID=10235

15 Nisan 1989 Hillsborough faciası

15 Nisan 1989 Hillsbrough faciası








15 Nisan 1989... Liverpool ile Nottingham Forest arasında FA Cup yarı final maçı oynanacak...
Yer Sheffield-Hillsborough stadı...
Stat tıklım tıklım dolu...



Stadın dışında neredeyse bir tribün dolusu taraftar dışarıda...
Aslında bunun nedenide o yılların efsane takımı Liverpool taraftarlarına 14.600 bilet, Nottingham taraftarlarına ise 21.000 bilet ayrılmasıydı...
Bütün gün basın organlarından biletsiz taraftarların stada gelmemesi için uyarılar yapılıyordu.
Ve maçın başlamasına son 30 dakika kalmıştı... Biletsiz taraftarlar stada akın etmiş, tribünün kapısında içeriye girmeyi bekliyor, kapılara, tellere tırmanıyorlardı...
Maça 10 dakika kaldığında içeri girmek için baskı artmış ve şarkılar söylenmeye başlamıştı...
Yetkililer dışarıda kalan Liverpool taraftarlarına hoş gözükmek için kapıları açıyor ve işte olan o zaman oluyor...

Maç başlamış ve dakikalar 6'yı gösteriyordu...
Hakem bir anda ne olduğunu anlayamadı ve kale arkasındaki tribünün tellerine doğru yürümeye başladı...
O anda herşey koptu ve artık tellere tırmanan taraftarlar bile saha içine düşmeye başlamıştı.
Maç 6. dakikada durmuştu...







Bir çok taraftarın bir anda tribüne girmesi sonrası içeride bulunan bir çok kişinin izdiham sonrası yaralanmasına ve hatta ölmesine neden oluyorlardı...
Bilanço 96 ölü 766 yaralıydı...





Ertesi gün çıkan The Sun gazetesinde ise olaylar daha bir dramatize edilmişti...
Ölen insanların cüzdanlarının çalındığı, polisin tribüne girmesine ve yardım etmesine bazı sarhoş Liverpool taraftarlarının engel olduğu yazılmıştı...
The Sun çok büyük bir gazeteydi o zamanlarda da...
Liverpool'da 200 bin tiraja sahip olan gazete artık Liverpool'da sadece 10 bin adet satılıyordu...
Habere duyulan öfke ve insanların tepkileri açık açık görülüyordu...


Liverpool taraftarları bu faciayı asla unutmadı...
Üstelik ölen 96 taraftarın içinde en dokunaklısıda en küçük yaştaki taraftardı...
10 yaşındaki Jon-Paul Gilhooley de bu faciada vefat etmişti ve o şuan Liverpool takımının kaptanı Gerard'ın kuzeniydi...

Liverpool, bu faciadan sonra ki sene ligde Şampiyon olmuş fakat o gün bugündür ligde Şampiyon olamıyor.

Aslında bu facia bir milat oldu İngiliz futbolu için ve o günden sonra statlarda ki tel örgüler kalktı, statlara ayakta taraftar alınmamaya başlandı. Yetkililerin neden o facia sırasında statın sahaya açılan kapılarını açmadıkları ve o insanların hayatlarını kurtarmadıkları hala kocaman bir soru işareti...

Başka bir küçük ayrıntı ise faciada ölenlerin anısına Hillsborough'da ki stadın kapısında "You'll Never Walk Alone" (Asla Yalnız Yürümeyeceksiniz) yazıyor...

Tarih 15 Nisan 1989... Milan ve Real Madrid Şampiyon Kulüpler kupasında yarı final mücadelesi verecekler... Hakem maçı 6. dakikada durdurup saygı duruşu yapacağını bildirmişti... Ve Futbol kardeşliği, Tribün kardeşliği orada ortaya çıkmıştı... Saygı duruşunun bitmesini beklemeyen Milan taraftarları hep bir ağızdan "You'll Never Walk Alone" (Asla Yalnız Yürümeyeceksiniz) diye bağırmaya ve marşın tamamını hep bir ağızdan söylemeye başlamış statta göz yaşı sel olup akmaya başlamıştı...

Ve o 96 taraftar ASLA YALNIZ YÜRÜMEYECEKLER...









http://www.globalspor.com/haber/haberdetay.asp?ID=10232