28.09.2015

Önemli olan hatice değil netice!



Önemli olan hatice değil netice!

28 Eylül 2015 13:00

Bir süredir derbi kazanamayan Beşiktaş, Fenerbahçe’yi 3-2 yendi.

Geçen hafta orta sahada oynayan Sosa’nın bir adım daha ileriye atılması konuşulurken, kötü oynayan Quaresma ve Olcay çok eleştiriliyordu. Sonuç olarak Fenerbahçe karşısında Quaresma kulübede, Sosa ise forvet arkasına geçmişti. Oğuzhan’ın sakatlıktan çıkıp takıma dönmesi de ayrı bir avantaj oldu.
Haftalardır yazıyorduk. Quaresma bu şekilde oynamaya, daha doğrusu oynamamaya devam ederse Şenol Güneş’in yanında oturacaktır diye ve nitekim Fenerbahçe maçında da bu oldu. Geçmişine baktığımızda genelde derbi maçlarda ya cezalı olduğu için oynamamış ya da laubaliliği yüzünden puan kaybedilmişti. Demek ki bu tarz maçlarda ve bu disiplin ile oynadığı sürece Quaresma sadece hamle oyuncusu olacaktır.
Bu karşılaşmada ben yine Atiba’yı çok beğendim. Fakat Tosic, Gençlerbirliği maçındaki hatalarının bir maça ait olmadığını bu karşılaşmada da gösterdi. Acaba gerçekten bizlere verebileceği, gösterebileceği yeteneği bu mu? Yoksa kendi içinde bazı sorunlar mı yaşıyor? Özel hayatı olabilir, takım uyumu olabilir, İstanbul’a uyum olabilir bir problemi mi var?
Maç esnasında bakıyorsunuz bir anda kopmuş gitmiş. Top önünden geçiyor bizim Tosic ise adeta gökyüzü ne kadar güzel, yıldızlar, ay, uçaklar diye manzaraya bakıyor… Belki de Olimpiyattan eve nasıl döneceğini de düşünüyor olabilir…
ŞENOL GÜNEŞ’in OLDUĞU YERDE BU OLMAZ
Karşılaşma 2-2 devam ederken taraftarlar bir ağızdan “Quaresma… Quaresma…” diye bağırmaya başladı. Eğer kulübenin en önünde Şenol Güneş oturuyorsa, sen istediğin kadar bağır, hangi oyuncuya bağırırsan bağır, o oyuncu oyuna girmez… Şenol Güneş gibi bir insan asla ama asla taraftar istedi diye bir oyuncuyu oyuna almaz. Zaten almamalıdır da…
Öncelikle bu tarz bir tezahürat kesinlikle Şenol Güneş’e yapılmış bir ayıptır. Umarım tekrarı olmaz.
HAKEMİ DE YENMEYİ BİLECEKSİN
Maç bittiğinde tabelada 3-2 yazıyordu.
Bazı yöneticiler, taraftarlar, maçın skorunu hakemin belirlediğini söylüyor ve hatta seslerini yükselterek konuşuyorlardı.
Fakat insana sormazlar mı “arkadaş sen yıllardır benzer şekilde kazanırken iyiydi de şimdi ne oldu?”
Beşiktaş, taraftarıyla, futbolcusuyla, yöneticisiyle kısaca bütün camiasıyla yıllardır tek bir şeyi çok iyi öğrendi; “Yenebiliyorsan Hakemi de Yeneceksin ve önemli olan Hatice değil NETİCE…”
Uzun lafın kısası maç bittiğinde tabelada 3-2 yazıyordu…
Bayram trafiği, tatil vs demeden tribünleri dolduran herkesi tebrik ediyorum…

Altuğ AKTAŞ
28.09.2015
http://www.fotospor.com/yazi-onemli-olan-hatice-degil-netice-196178

Bu ikili ile olmuyor

Bu ikili ile olmuyor

22 Eylül 2015 12:32


Fenerbahçe derbisi öncesinde Ankara deplasmanında 2 gol atan Beşiktaş 1 puan aldı

Uzun süredir Gökhan Töre'yi ağır bir şekilde eleştiriyor ve bu şekilde oynarsa faydadan çok zararı olur diyordum. Quaresma'nın transferi sonrasında da benzer şeyleri dile getirmiştim ama daha büyük tehlikeyi Gençlerbirliği maçında görmüş olduk.
Bir dönem Sergen – Tümer aynı anda oynarmı tartışması vardı. Şimdi ise bence Quaresma ve Gökhan Töre aynı anda oynayamaz. Aslında oynar ama 60. dakikadan sonra oynarlar.
İlk 45 dakikaya baktığımızda varlık gösteremeyen bir Quaresma, topu kaptırdığında bile yerden kalkmayan Gökhan Töre vardı. Gerçi ilk 45 dakikayı konuşurken Gomez, Olcay, Tosic'i de konuşamız gerekir. Tamamen rakibini çok ciddiye almayan bir Beşiktaş sahadaydı.
İkinci 45 dakikada ise Cenk'in performansı üst düzeydi. Buna en çok sevinen herhalde Fatih Terim olmuştur. Burak Yılmaz'ın sakatlığı sonrasında milli takıma 1. santrafor olarak bu sefer Cenk'i çağıracaktır düşüncesindeyim.
Quaresma'nın oyundan çıkması ile Gökhan Töre daha faydalı olmaya başladı. Gerçi ara ara fabrika ayarlarına dönüp topu kendi içinden geçirmeye, topukla pas vermeye falan çalıştı ama goldeki akıllığını da taktir etmek gerekir. Bir çok santrafor o pozisyonda ofsayta kalırdı.
Şenol Güneş'in yapması gereken çok net bir şekilde ortaya çıktı. Quaresma ve Gökhan Töre yanyana oynayabilmesi için Sosa'yı arkaya atmak faydadan çok zarar getirdi ve yarın bu kadroya Oğuzhan da gelecek. O zaman Quaresma, bu performans ile kenarda kurtarıcı konumunda bekleyecek ya da beklemelidir. Bu performans onun 11'de çıkması için yeterli değil.
Atiba'yı ayrı değerlendirmek lazım. Mersin karşılaşması ile aynı dizilişle başlayan Beşiktaş, aynı istek ve baskıyla başlamadı ama Atiba sahanın her yerindeydi. Hem ileride hem de geride mücadele etti. Çok istekliydi. Necip, Veli ve Tolgay'ın oynamadığı mevkiisinde kendisi takımına çok fazla katkı sağlamaya çalıştı. 80. dakikalarda 3 kişiyi üst üste çalımladı ve hala mücadele etmeye devam ediyordu. Yeteneği daha doğrusu yaratıcılığı tartışılır ama istekli ve hırslı oynaması sonucu taktiri haketti.
TARAFTAR YİNE ŞAHANE
Ankara deplasmanı Beşiktaş için her zaman kendi evinde oynaması anlamına geliyor. Özellikle tribünde 7.000 taraftar olsa bile yaptıkları etki 10.000 taraftardan fazlaydı. Tamamen kendi evinde oynadığını hissettiren ve hakeme, rakibine baskı kuran bir tribün vardı. Koltukları dolduran bütün taraftarları tebrik ediyorum.
Haftaya Fenerbahçe ve sonrasında Avrupa Ligi maçları Olimpiyat Stadında oynanacak. Bu 3 günlük süreç çok önemli bir hal aldı. Bakalım bu puan kaybını Beşiktaş nasıl telafi edecek.
Tüm islam aleminin Kurban Bayramını kutlarım.

Altuğ AKTAŞ
22 Eylül 2015
http://www.fotospor.com/yazi-bu-ikili-ile-olmuyor-195696

DEPLASMAN EV OLDU

Deplasman ev oldu

29 Ağustos 2015 12:32










Mersin deplasmanını sorunsuz geçen Beşiktaş, Antep deplasmanından da 3 puanı aldı.


Son 3 sezona baktığımızda deplasmandan aldığı puanlar ile kendine avantaj yakalayan Beşiktaş, bu sezonda benzer bir görüntü sergileyeceğini gösterdi. Geçtiğimiz sezon rakiplerine karşı deplasmanda 12 galibiyet alan Beşiktaş, şuana kadar çok dişli rakipler ile karşılaşmadı. Gaziantepspor’un bu sezon sonunda oluşacak sıralamada çok yukarılarda olmasını beklemiyorum. Bu kadro ve oyun yapısı ile bu çok zor gözüküyor. Aynı sözler aslında ilk hafta oynadıkları Mersin İY. için de geçerli gözüküyor. Milli maç arası mutlaka takımın toparlanmasına biraz daha yardımcı olacaktır. Hazır olmayan oyuncular takımın içerisine girecek ve tabi sakatlar da dönecek.
TAKIM OLABİLMEK
Bu 3 puan çok önemliydi. Özellikle zorlu Trabzonspor karşılaşmasında alınan mağlubiyet sonrasında 3 puan ile dönüş yapmak ve verilecek olan araya 2 galibiyet ile girmek hem takımın özgüveni açısından hem de bir bütün olabilme adına çok önemliydi. Atılan goller sonrası yaşanan coşku bu takımın artık iyisi ve kötüsüyle, sahada olanı ve olmayanı ile bir takım olduklarını gösteriyor, anlatıyordu. Oğuzhan’ın muhteşem golünden sonra yaşanan sevinç esnasından her oyuncunun gözünde sadece “biz bir takımız” ifadesi vardı.
İNANMIŞLIK ve HIRS BAŞARI GETİRECEK
Cenk Tosun’un penaltı atışında topu eline aldığında inanarak arkadaşlarına dönüp “ben atacağım” demesi ve aynı anda diğer oyuncuların da penaltıyı atmak istemesi tabii ki olumlu sahnelerdi. Çünkü dakikalar 84’ü gösteriyor ve skor sadece 0-1’di. Eğer penaltı kaçar ve sonrasında yenebilecek bir gol maçın kaderini değiştirebilirdi. İşte bu kritik dakikalarda o sorumluluğu almayı her oyuncu istemez ama bizim gördüğümüz sahnede ise bir çok oyuncu penaltıyı kullanmak istiyordu.
Beşiktaş’ta geride kalan üç hafta da, hem takım olabilmeyi başaran bir ekip hem de kendine inanan hırslı bir oyuncu topluluğu gördük. Şenol Güneş ve talebeleri bunu devam ettirebilirse bu takım kısa sürede çok işler yapabilir.
AVRUPA MESAİSİ BAŞLIYOR
Şimdi milli maç arasından sonra önce Başakşehir ile evinde (!) sonrasında da Skenderbeu deplasmanı Beşiktaş adına çok önemli iki maç olacak. Hatta yeni teknik direktörü ile rakip olacak olan Gençlerbirliği deplasmanı da bu iki maçın arkasına eklenirse, milli maç arası ilaç gibi geldi diyebiliriz. Mutlaka eksiklerin tamamlanıp, sakatların bu süreçte takıma katılması gerekiyor.
Son olarak, başta yıllardır kura şanssızlığı yaşayan Beşiktaş olmak üzere çok iyi kura çekmiş olan temsilcilerimiz Galatasaray ve Fenerbahçe’ye Avrupa mücadelelerinde başarılar dilerim. Unutmamak lazım ki alınan her puan hepimiz için çok önemli olacak...

25.08.2015

Daha yolun başı

Daha yolun başı

25 Ağustos 2015 11:36




Beşiktaş, ligin ikinci haftasında ilk puan kaybını yaşadı.



İlk hafta 5 gollü ve ışıltılı oyunu ile herkesin gözünü boyayan Beşiktaş, Trabzonspor karşısında puan kaybı yaşadı. Mersin karşılaşmasından sonra oyunun güzelliklerinden öteye geçerek bazı sıkıntılı yerlere parmak basmaya çalışmıştık. Bu sıkıntıların ilerleyen haftalarda daha fazla büyümemesi için şimdiden önlem almak gerekiyordu.
PROTESTO MU? DESTEK Mİ?
Bazen taraftarı anlamak gerçekten zor oluyor. Çok kötü bir şekilde görülen iki saçma sarı kart ile takımını 10 kişi bırakan Quaresma, sahadan çıkarken alkışlanıyor ve boş kaleye topu gönderse maçın kopmasını sağlayacakken daha sonrasında kendi kalesinin önünde rakibine kafa ile asist yaparak mağlubiyet golünün yenmesine sebep olan Gökhan Töre, maçtan sonra tribünlere çağırılıp bir de üçlü çektiriliyor.
Öncelikle Quaresma’ya baktığımızda ilk sarı kart inanılmaz bir laubalilikten ve vurdum duymazlıktan görülen bir kart ve ikinci kart ise daha 3 saniye önce hakem düdüğünü göstermesine rağmen, konsantrasyon eksikliği sonucu yapılan hareket sonrası takım arkadaşlarına ihanetten başka bir şey değildir. Özellikle ilk yarıya baktığımızda, sürekli arkadaşlarına bağıran, tepki gösteren hatta eline aldığı topu yumruklayıp dışarıya atarak tepkiler gösteren bir Quaresma sahadaydı.
Gökhan Töre ise ilginçtir ki hala rakiplerinin dışında bir de kendini çalımlamaya devam ediyor. Korkarım ki ilerleyen haftalarda takım arkadaşlarını da çalımlamaya çalışacaktır. Boş kaleye atılamayan gole baktığımızda, top gelirken yere yatsa bile o meşin yuvarlak kendisine çarpar ve kaleye giderdi.
Peki; bu topa vuramaması sağ ayağının kötü olması mı?
Ben buna katılmıyorum.
Bir futbolcunun herhangi bir ayağının tekniği ne kadar kötü olursa olsun en azından ayak içi ile pas atmayı bilir ve bunu idmanlarda az çok çalışır. Üstelik futbola yeni başlamayan, yurt dışında alt yapı gören bir futbolcudan bahsediyoruz. O zaman bu kaçan golün tek açıklaması vardır. Artistlik, laubalilik ve ciddiyetsizlik…
Olimpiyat stadına gece 21:45’de gelebilmek her taraftarın göze alabileceği bir şey değildir. Çilesi, zaman kaybı vs bir çok etken vardır. Bunları göze alan taraftar oradan bireysel hatalar ile boynu bükük ayrılırken, hem taraftarın kendisine hem de arkadaşlarına karşı saygısızlık yaparak kırmızı kart gören oyuncuyu çıkarken alkışlamak acaba protesto mudur yoksa destek mi? Ayrıca boş kaleye gol atamayıp, rakibe asist yapan ve maç boyu fazla aktif olmayan Gökhan Töre’ye üçlü çektirmek protesto mudur yoksa destek mi? Ben bunları çözemedim…
Şenol Güneş, takıma zarar veren oyuncu her kim olursa olsun gözünün yaşına bakmadan yanına oturtan bir teknik direktördür. Quaresma’nın bu hafta cezalı olacak olması tabiî ki Gökhan Töre için bir şanstır ama önümüzdeki haftalarda aynı oyun tarzı ile devam ederse geçen hafta dediğim gibi kulübe yolu çok uzak değildir. Kenarda bekleyen oyuncuların Sosa ve Kerim olduğunu unutmamak lazım.
Daha yolun başındayız ama sıkıntıların erkenden giderilmesi gerektiğini hepimizin fark etmesi gerekmektedir.
Maçı izlemeyip skor tabelasına baktığımızda 1-2’yi görünce çok daha farklı bir oyunu hayal ediyoruz ama gerçeklerde rakip takımın santraforu N’Doye, Erkan, Özer gibi oyuncuların hiçbir pozisyonu yokken, rakibe verilen tek pozisyonun ilk goldeki Yusuf’un pozisyonu olduğunu düşündüğümüzde maçın çok daha farklı bir şekilde bitmesi gerektiğini anlayabiliyoruz.
Daha yolun başındayız… Bunun yağmuru var, karı var, kışı var… Bu tribünler bir daha bu kadar dolup, destek vermeyebilir. Derhal toparlanmak gerekmektedir. Özellikle Gökhan Töre’nin yaşadığı problemleri kendi içinde çözmesi gerekmektedir.
Daha yolun başındayız, her şey çözülür, her problem giderilir. Yeter ki isteyelim…

Altuğ AKTAŞ
25.08.2015
http://www.fotospor.com/yazi-daha-yolun-basi-192935

17.08.2015

1000 DEFA TEBRİKLER!

1000 defa tebrikler!

17 Ağustos 2015 11:36








Mersin deplasmanında 5 gollü galibiyet alan Beşiktaş, lig tarihinde 1.000. galibiyetini aldı.




Beşiktaş, daha maçın 10. saniyesinde Cenk ile pozisyona girerek aslında oyunun nasıl olacağını bizlere anlatmaya başlamıştı.
3. dakikada Oğuzhan sahneye çıktı ve çektiği şut korner olmuştu. Korner ise Atiba’nın kafa vuruşu sonrası direkte sonlandı.
Dakikalar 5’i gösterirken yayın sol köşesinden kaleyi yoklayan Cenk, tribünlere “gözünüzü açık tutun” mesajını yollamıştı.
Daha 9. dakikaya geldiğimizde Atiba’nın yüksek mücadelesi sonrasında topu Oğuzhan’a kazandırması ve akıl dolu bir pas ile topun Cenk’le buluşması sadece saniyeler içerisinde olmuş ve Cenk’te önce savunmayı önünden kaydırıp sonrada topu yumuşak bir şekilde kaleye yollayarak artık skoru değiştirmişti.
Buraya kadar anlatılanların tamamı bir kurgudan ibaret değildir. Tamamen dün Beşiktaş’ın ilk 9 dakika içerisinde yaptıklarıdır. Geride bıraktığımız sezon maç başına 5 isabetli şut çeken Beşiktaş, bu sezonun ilk karşılaşmasında daha 9. dakikada 5 şut çekti ve 1’i gol oldu. Özellikle kendi sahasında oynayacağı futbol ile hem seyir zevki yüksek hem de tabelada birden fazla rakamın yazılacağı bir oyun oynayacağının ışığını gösterdi.
ŞENOL GÜNEŞ FARKINI GÖSTERDİ
Kadroya baktığımızda Atiba’nın tek ön libero olması ve hazırlık döneminin yıldızı Oğuzhan ile Cenk’in 11’de olması aslında bir çok şeyi gösterdi. Öncelikle rakibe göre kadro ve taktik kurgusunu sahaya yansıtacağını görüyoruz. Necip ve Atiba ikilisi yerine bu maçta Atiba tek başına yeter ve onun önüne sürekli yer değiştiren Olcay, Gökhan Töre ve Quaresma’yı yerleştirip bir de son 1 aydır çok iyi performans gösteren Oğuzhan’ın sahada olması, aslında Şenol Güneş’in kafasındaki taktiği anlatır gibi oldu.
Önümüzdeki hafta Trabzonspor karşısında benzer bir kadroyla veya taktik ile çıkmayabilir. O maç çift ön liberoya dönebilir. Eleştirilmemelidir.
TÖRE KALDIĞI YERDEN DEVAM EDİYOR
Futbol bir takım oyunu ve o takım 11 kişilik bir takımdır. Taraftar şovu sever, şov yapanı el üstünde tutar. Fakat Gökhan Töre bunu biraz abartıyor veya yanlış anlıyor. Maç sonunda tabelada yazan skoru düşünmeyin ve maç içerisinde Gökhan Töre’nin, top ayağına gelmediği sürece koşmadığı, pozisyon almadığı, rakibini kovalamadığı ve topu kaptırdığında bile oyuna küsmesini görmeye bakın. Hatta yanında rakip olmadığı zamanlarda bu sefer kendi kendini çalımlamaya çalıştığını da unutmayalım.
Yenilen ilk golde Rhodolfo rakibini ofsayta düşürmek için hamle yaptı ve pozisyonu bozdu fakat 1-2 saniye daha öncesine bakalım; taç çizgisinin orada Gökhan Töre topu kafayla indirmeye çalıştı ve rakibine çarpan top için tekrar müdahale etmek yerine elini kaldırıp hakeme itiraz etti. Halbuki sadece 1 metre önünde duran topa hamle yapsa, rakibini bozsa Rhodolfo’nun rakibini nasıl kaçırdığını konuşmayacaktık. İlk yarıda ceza sahası içerisinde ayağına pas atılmadı diye küsüp, arkadaşına el kol hareketi yaparken aslında top 2 metre ötesinden boş bir şekilde geçiyordu.
Orta saha’da Olcay, Oğuzhan, Quaresma, Gökhan Töre, Sosa hatta Kerim ile 6 yetenekli oyuncuya sahip olan Şenol Güneş, bu davranışları devam ederse Gökhan Töre’yi bence ara ara kulübeye çekmelidir. Çift ön libero ve tek forvet ile kurulacak bir kadro düşündüğümüzde sadece bu 6 oyuncunun 3’ü ilk 11 oynayacak…
Sonuç olarak baktığımızda Şenol Güneş ile çehresi değişen bir Beşiktaş görüyoruz. Daha çok kaleyi düşünen ama bunu paslar ile en garanti noktaya ulaşmaya çalışan bir oyun sahaya yansıyor. Bakalım bunu kaç hafta veya kaç rakibe karşı yapabilecekler. Tek ön libero çıkılması, rakibe göre kadro ve taktik anlayışını izleyeceğimizi gösterdi.
Bunların hepsini bir yana bırakırsak, bitmiş olan sezonu 7. sırada tamamlayan ve 90. yılını kutlayan bir rakibe karşı ağır hava şartları altında 5 gol ile alınan 1.000. resmi galibiyetten dolayı bütün kafileyi tek tek tebrik etmek gereklidir…

23.06.2015

Başkanım sen çok yaşa...


BAŞKANIM SEN ÇOK YAŞA...

Futbolumuzun yeni başkanını 25 Haziran günü hep birlikte seçmiş olacağız.


23 Haziran 2015 tarihli yazı: http://www.fotospor.com/yazi-baskanim-sen-cok-yasa-186360

Bu seçimde bizi şaşırtan aslında ortaya çıkan başkan adayları mı?
Yoksa onların yapacaklarını iddia ettikleri vaadler mi?
Ya da şaşırtıcı bir şekilde arkalarına aldıkları destek mi?

Destekler benim aklımı karıştırmaya başladı. Çünkü ilk günden bugüne kadar sürekli TFF’yi, kurullarını ve başkanı yerden yere vuran, istifaya çağıran yöneticiler, kulüpler şimdi aynı yönetimin arkasında olduklarını açıkladılar.
Özellikle Trabzonspor’un Yıldırım Demirören’in arkasında olup, desteklediklerini açıklamış olması, yıllardır iddia ettikleri ve talep ettikleri şampiyonluk kupasından vazgeçtikleri anlamına gelmiyor mu?
Tabi bir de İbrahim Usta’nın da yönetim listesinde olduğunu hatırlatmakta fayda var.

Yeni sezon öncesi flaş transferler daha doğrusu pahalı transferler yapan ve yapmayı hedefleyen Fenerbahçe cephesinde de bir sıkıntı var. Transferlere perde arkasından sponsor olunduğu söyleniyor. Bu isim aynı zamanda Yıldırım Demirören’in yeni yönetimdeki listesinde yer alıyor. Peki Yıldırım Demirören seçilirse, TFF yönetimindeki bir ismin, bir kulübün transferlerinde sponsor olması ne kadar doğru olur?

Beşiktaş’ın destek veriyor olması zaten tam bir fiyaskodur.
Fikret Orman ve yönetimi Beşiktaş’ta göreve geldiği gün ve sonrasında hep eski yönetime hesap soracakları, yapılan hatalar veya yanlışlıklar ile ilgili üzerine gideceklerini söylüyorlardı. Üstelik hararetli atışmalar ve söylemlerde olmuştu.
Peki şimdi o bahsedilen eski Beşiktaş yönetiminin başkanı olan Yıldırım Demirören’in tekrar TFF başkanı olması için nasıl destek veriyor? Acaba TFF seçimini Demirören kaybederse tekrar Beşiktaş yönetimine aday olur diye mi? Bu düşünce neden doğru olmasın ki…

Galatasaray cephesinde ise olay biraz daha farklı gözüküyor. Sonuç olarak Duygun Yarsuvat’ın desteklenmesi doğru bir hamledir. Kulislerden gelen haberlere göre Duygun Yarsuvat’ın, Ulusoy ile birleşebileceği söyleniyor. Bu durumda Galatasaray’ın desteği o cepheye kayabilir.

Sonuç olarak Türk futbolu yine bir başkanını seçiyor.
Başkan ve yeni yönetimin seçilmesinin akabinde, yine kulüp yöneticileri ve başkanları maalesef kendi hoşlarına gitmeyen sonuçlarla karşılaştıklarında TFF’yi istifaya davet edecek ama bir sonraki seçimde yine aynı kişileri destekleyeceklerdir.
Aslında olay çok basit...
BAŞKANIM SEN ÇOK YAŞA!...
Başka söze gerek mi var?
Türk futbolu adına her şeyin daha iyi olması dileklerimle…



29.04.2015

ŞİMDİ SIRA SENDE... GÖSTER GÜCÜNÜ...


ŞİMDİ SIRA SENDE... GÖSTER GÜCÜNÜ...

21.04.2015 tarihli yazı: http://www.fotospor.com/yazi-simdi-sira-sende-goster-gucunu--180476

Bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış. Neymiş, "üç puanlı sistemde herşey olurmuş".



Neymiş, "lig uzun maratonmuş".
Arkadaşım, göz açtık, kapadık her şey bitti. Hangimiz dün gibi hatırlamıyoruz birinci haftayı? Simdi kaldı yedi hafta…
"Haydi kalk ayağa, yürü güneşe"
Göçebe gibi oynadığın o uzun maratonda artik son kulvardasın. Karabük, Gaziantep, Konya ve son maçın Gençlerbirliği. Arada Trabzon ve Galatasaray deplasmanları…

"Sen iste, uçurumlardan atlarız Sen iste, aşkına destan yazarız Sen iste, seninle her şeye varız" Demedin mi?
İste şimdi sıra sende...

Passolig hikayende tutmaz. Çünkü yeterli kombine satıldı. Havalarda güzelleşti, bahar geldi, gönüller kıpırdar oldu. "Tek Aşkın" seni bekler oldu… Uzun lafın kısası; artık senin bahanen kalmadı.

Senin mabedin; bayrağının dalgalandığı yerdir,

Senin evin; icinin ısındığı yerdir.
Sen inandın, sen 27 hafta önce inandın, sen yıllardır inandın, sen doğduğunda inanıyordun... Sen, "neredeysen ordayız biz, ne dağlar engel ne de deniz" demedin mi, Sen, "birlikte yürümenin şerefliliğiyle övünmedin mi?" İste sen, "övünmekte çok haklısın..." İster dördüncü ol, ister birinci ol…

Sen, "sevinmek için sevmedin" Unutma; Simdi sıra sende... Giy formanı, tak atkını, çık sokağa, yürü güneşe... "Bir gün değil, her gün..."

Altuğ AKTAŞ
http://www.fotospor.com/yazi-simdi-s...gucunu--180476

25.03.2015

EZELİ REKABET, EBEDİ DOSTLUK MU?

EZELİ REKABET, 

EBEDİ DOSTLUK MU?


24 Mart 2015 12:23 

http://www.fotospor.com/yazi-ezeli-rekabet-ebedi-dostluk-mu-177955

Bir tarafta 112 yıllık Beşiktaş JK, diğer tarafta 108 yıllık Fenerbahçe SK.


Ülkemizin en eski iki kulübünün ezeli rekabeti ve tabiî ki 20. yüzyıl başında başlayan ebedi dostlukları, bugüne kadar olduğu gibi 338. defa olmak üzere bu hafta da yaşandı.
Gerçi 45 dakika üzerinden Soma için oynanan karşılaşmayı daha rekabetin içinde tutarsak o zaman 339 müsabaka oynandı diyebiliriz.
28 Kasım 1924 tarihinde başlayan rekabette 338 karşılaşmanın 128’ini Fenerbahçe kazanırken, Beşiktaş 122 karşılaşmadan galip ayrıldı.
2000’li yıllarında başında başlayan ve üst üste gelen Fenerbahçe galibiyetleri ezeli rekabette farkın açılmasını sağladı. Beşiktaş’ın elinde Kadıköy’de oynanan maçlardaki üstünlüğü moral kaynağıydı fakat son maç ile beraber eşitlik sağlandı. Beşiktaş, Kadıköy’de oynanan 51. maçın sonunda 17 olan mağlubiyet sayısını 18’e çıkardı. (18 Beşiktaş-18 Fenerbahçe-15 Beraberlik)
İyi kötü bütün maçlar oynandı ve bitti.
Hafızalara kazınan bir çok karşılaşma oldu; Pancu’nun kalede oynadığı 3-4 Beşiktaş galibiyeti, Sergen’in 90. dakikada frikikten atığı gol ile 0-1 Beşiktaş’ın kazandığı karşılaşma,  90+1’de Kleberson ile beraberliği yakalayan Beşiktaş’a 90+3’de Tuncay’ın cevap vermesi ile 1-2 Fenerbahçe galibiyeti, 2013 yılında 90+3’de Olcay’ın attığı gol ile 3-2 Beşiktaş galibiyeti, ezeli rekabeti 1924’de başlatan 4-0’lık Fenerbahçe galibiyeti, Uche’nin 90’da attığı gol ile 1-2 Fenerbahçe galibiyeti ve daha unutamadığımız ama satırlara sığmayan karşılaşmalar oldu ve aslında bu ezeli rekabeti ve ebedi dostluğu güzel yapan zaten bu yaşananlar olmadı mı? Bu maratonun başından sonuna kadar hep bir takım kazanıyor olsaydı, bunun adı ezeli rekabet ya da ebedi dostluk olabilir miydi?
Bir tarafın kazandığı, diğer tarafın kaybettiği, yer yer ufak tartışmaların yaşandığı tarihteki maçlardan sonra bir de 22 Mart 2015 Pazar akşamı oynanan mücadeleye baktığımız zaman kendimize bir soruyu sormamız gerekiyor;
“Ezeli Rekabet mi? Ebedi Dostluk mu?”
Bu karşılaşma da dostluktan, rekabetten öte başka şeyler vardı.
Öncelikle hem milli takımda hem de kulübünde kaptanlık yapmış bir oyuncu defalarca İstanbul aksanı ile küfür etmesine rağmen ne hakem ne de başka bir kurum tarafından cezalandırılmıyordu.
İstanbul aksanı diye ayırt etmemin nedeni, bu futbolcunun doğum yerinin İstanbul olmasıdır.
Çünkü aynı küfürleri edip, geçmişte kırmızı kart gören Köln doğumlu Gökhan Töre’nin ise muhtemelen tek suçu Alman aksanı ile küfür etmiş olmasıydı.
Rakip takım teknik direktörünün üzerine, neredeyse orta yuvarlağın oradan koşarak el kol hareketleri ve İstanbul aksanlı İngilizce küfürler ile yürümesi yetmiyormuş gibi başka bir karede Türkçe bir şekilde, kutsal varlık saydığımız Annelere edilen küfürler de açık açık görülüyordu. Tabii bunları tv’den veya tribünden izlediğiniz zaman görebiliyordunuz. Ne yan hakem, ne de 4. hakem bunu görmez iken orta hakem zaten hiçbir şeyi görmüyordu. Tıpkı, Bodrum sahillerinde, kızgın kumlardan, serin sulara atlarmış gibi üzerindeki formayı çıkartıp saha dışına koşarak çıkan futbolcuyu izledikten sonra görmediğini açıkladığı gibi bunu da görmemiş olabilirdi. Hatta maç boyu yapılan el kol hareketlerini konuşmaya gerek yok.
Gerçi İstanbul aksanlı İngilizce konuşan bu oyuncu ilk maç sonunda koridorlarda da teknik direktörün üzerine yürüyüp küfür etmemiş miydi?
Ama kamuoyunun kabul ettiği gibi saha dışında iyi adam…
Nedense Veli Kavlak, el kol hareketleri yapmamasına, bağırmamasına rağmen bir anda sarı kart görüp cezalı duruma düştü. Küfür mü etti? O zaman neden sarı kart? Abartılı itiraz mı etti? Biz göremedik hocam…
Gerçi ne hikmetse bu olanları görmeyen/gören maçın düdüğü 22 Eylül 2013’ten bugüne hiçbir Beşiktaş maçına atanmamıştı. Hani şu hükmen Beşiktaş’ın kaybettiği Galatasaray karşılaşmasından bugüne hiçbir Beşiktaş maçına atanmamıştı…
Ee peki şimdi kime sormak lazım, kimden cevap beklemek lazım?
“Nerede ezeli rekabet, Nerede ebedi dostluk?”
Yoksa mühim olan “İstanbul aksanıyla İngilizce küfür edebilmek mi?”
Kazanan takımı tebrik etmek erdemliktir ama dilimize hakim olabilmek sanki daha büyük erdemliktir…
Futbolcular, yöneticiler gider ama taraftar ile kulüpler, ebedi dostları ile her daim yaşamaya devam eder…

Altuğ AKTAŞ
http://www.fotospor.com/yazi-ezeli-rekabet-ebedi-dostluk-mu-177955