26.09.2008

UEFA Kupası Avrupa ligi oluyor

Fransa'nın Bordeaux Kenti'nde toplanan UEFA İcra Komitesi, 2009/2010 sezonundan itibaren UEFA Kupası'nın UEFA Avrupa Ligi olarak anılacağını duyurdu.

UEFA Kupası tarihe karışıyor. Avrupa Futbol Federasyonları Birliği'nin (UEFA) Fransa'nın Bordeaux Kenti'nde gerçekleştirdiği İcra Komitesi toplantısında, UEFA Kupası'nın isminin değiştirilmesi kararlaştırıldı. UEFA'dan yapılan açıklamada Avrupa'nın kulüpler bazında iki numaralı organizasyonu olarak bilinen kupanın 2009/2010 sezonundan itibaren UEFA Avrupa Ligi olarak anılacağı ifade edildi.

Açıklamada, değişikliğin sadece isimden ibaret olmadığı yeni bir formatla organizasyonun düzenleneceği ve 48 takımdan oluşan grup aşamasının yanı sıra, yayın haklarında, sponsorluklarda, logoda ve resmi topta değişiklikler olacağı vurgulandı. Yeni formatta amacın, Avrupa futbolunda daha az bilinen ülkelerin ya da kulüplerin adlarının duyulmasını sağlamak olduğu da ifade edildi.

Konuyla ilgili olarak bir açıklama yapan UEFA Başkanı Michel Platini, "Bu değişiklikler tarihi organizasyonu geliştirecektir. Yeni yapılanma UEFA ve Avrupa futbolu için çok önemlidir. Bu bizlere daha çok taraftar, oyuncu, kulüp ve Avrupa kulüp futbolunun heyecanını verecek. Yeni formatın UEFA Avrupa Ligi'ne başarılı ve yeni bir güç vereceğine inanıyorum" dedi.

24.09.2008

Seni unutmayacağız...


Olmadı be Kazım Kanat!
Yakışmadı sana böyle gitmek...
Seni unutmayacağız...

Toprağın bol,
mekanın Cennet olsun...

Seni Seviyoruz...

2010'un Leoparı, Zakumi...

Güney Afrika Cumhuriyeti'nde 2010 yılında düzenlenecek Dünya Kupasının resmi maskotu ''Zakumi'' görücüye çıktı.

Afrika kıtasında düzenlenecek bu ilk Dünya Kupasının yeşil yeleli leoparı ''Zakumi'', tamamen Güney Afrika tasarımı olma özelliğini taşıyor.
Güney Afrika'nın doğal zenginliği olan vahşi hayvanlar alemini temsil eden leoparın yeşil yelesi, futbol sahalarına gönderme yapmak amacıyla seçildi.
Resmi maskotun ismi ise Afrika dilinde Güney Afrika'nın adı ve internet adreslerinde ülkenin alan kodu olan ''ZA'' ile 2010 yılına atıfta bulunmak için birçok yerli dilinde ''10'' anlamına gelen ''KUMİ'' ifadelerinin yan yana getirilmesiyle oluşturuldu.

23.09.2008

Hakem kararıyla gol! (Az Farkla Gol)

İngiltere'de büyük maç kadar konuşulan olay da Watford-Reading maçında hakemin Reading'in ilk golünü uydurması. Direğin yanından auta çıkan topa gol kararı vermesi Watfordluları şok etmiş. Reading menajeri Coppell (ki EPLdeyken de akıllı açıklamalar yapardı) tekrar oynamaya karşı olmadıklarını söyledi ama Federasyon tekrar olmayacağını ve hakem hatası olduğuna karar verdi. Videosu burada



Kaynak: Metin HASANOĞLU

22.09.2008

Şampiyonların saati 21:45 (bknz şampiyonlar ligi)

Beşiktaş'ın bu sezon oynadığı maçların saatine biraz göz gezdirelim;
14 Ağustos Perşembe UEFA Kupası 21:30
21 Ağustos TSL 1. Hafta Pazar 21:45
28 Ağustos Perşembe UEFA Kupası 21:00
1 Eylül TSL 2. Hafta Pazartesi 21:00
14 Eylül TSL 3. Hafta Pazar 21:45
18 Eylül Perşembe UEFA Kupası 20:30
21 Eylül TSL 4. Hafta Pazar 21:45
27 Eylül TSL 5. Hafta Cumartesi 21:45
2 Ekim Perşembe UEFA Kupası 20:00
6 Ekim TSL 6. Hafta Pazartesi 20:00

Aslında ilk bakışta güzel bir fikstür gibi gözüküyor.
Peki biraz daha detaya inelim;
Örnek olarak 20 Eylül akşamı Fenerbahçe saat 21:00'de İstanbul'da oynarken,
21 Eylül Pazar gecesi, hani ertesi gün herkesin erken kalkıp işe gittiği gece Beşiktaş saat 21:45'de maç yapıyor. Ayrıca aynı hafta Trabzonspor Cuma akşamı (hafta içi gecesi) saat 21:00'de oynuyor.
Hemen takip eden haftaya geçelim.
Cuma günü yani bir hafta içi maçını Fenerbahçe Sivas'ta 21:00'de oynuyor, Beşiktaş ise Olimpiyat stadı gibi bir lanet yerde 21:45'de oynuyor. Peki Galatasaray? Pazar gecesi saat 21:00'de oynayacak. Bir dakika; Pazar gecesi ve maç saat 21:00'de...Eee ne oldu 21 Eylül akşam oynanan Beşiktaş maçına yada Beşiktaş Cumartesi 21:45'de oynayacakken ne oldu 20 Eylül akşamı 21:00'de oynanan Fenerbahçe maçına?
Peki saati açıklanan bir sonraki haftaya geçelim,
4 Ekim Cumartesi Trabzonspor saat 21:00'de oynuyor, 5 Ekim Pazar Galatasaray 18:00'de, 5 Ekim Pazar Fenerbahçe 21:00'de...
Burada araya bir parantez açmak gerekirse, 19 Eylül'de başlayan 4. hafta maçlarındaki saatlere, yayıncı kuruluş iki maç yayınlayacağı için gibi bir açıklama yapılacak peki 5 Ekim Pazar günü yayıncı kuruluş iki maç yayınlamayacak mı?
O zaman Kocaeli'de 19:00'da başlarken Galatasaray, Beşiktaş 21:45'de. Şimdi ise Galatasaray, Bursa'da 18:00'de başlarken Fenerbahçe 21:00'^de oynayacak...
Parantezi kapatalım...
6 Ekim Pazartesi Beşiktaş 20:00'de oynayacak.
Hafta içi saat 20:00'de maçmı var? Peki neden daha çnce 20:00'de maç oynattırılmadı?
Bir dakika...Unutmuşuz!
2 Ekim Perşembe günü Beşiktaş'ın çok önemli bir UEFA Kupası rövanş maçı var.
Peki Almanların yok mu? Almanya liginde Perçembe maç yapanlar lig maçını Cumartesi oynuyor bunu acaba bilen var mı?

Merak ediyorum, yönetim bu saatler ile ilgili bir çalışma yada araştırma yaptı mı?
5-6 haftalık periyodu döktüğümüzde, bütün maçların birbiriyle alakasız bir şekilde başladığını görüyoruz.
Bir Pazar maçı 21:00'de başlarken bir başka Pazar maçı saat 21:45'de başlıyor...
Bir hafta içi maçı 21:00'de başlarken bir başka hafta içi maçı 20:00'de başlıyor...

Ama nedense Hafta sonu 'özellikle pazar akşam' maçları Beşiktaş'ın geç saatte ve her nedense hafta içi maçlarıda Beşiktaş'ın erken saatte başlıyor.

Acaba yönetimden bu saatleri inceleyen yada dikkatini çeken oldumu?

Pazar akşamı 21:45'de başlayan maç saat 23:40'dan önce bitmez.
Bir taraftarın eve gidişi'de en erken 01:00 olur. 06:00-07:00 gibi saatlerde okul, iş için kalktığınıda düşünürsek ertesi gün o taraftardan hayır beklemek ne kadar doğru olur?

Neyse...
Bunlar hikaye...
UEFA'nın en büyük kupası Şampiyonlar Ligi Kupası...Bu kupaya Şampiyonlar katılır...
Maçlar bütün Avrupa'da aynı saatde başlar...
Türkiye saatiyle 21:45...
Yani Şampiyonların saati 21:45'dir...

Belki yönetim bunun için ses çıkarmıyordur yada federasyon bunun için devamlı geç saatleri Beşiktaş'a veriyordur.
Kim bilir! Şampiyonların saati 21:45 Beşiktaş'a verildiğine göre...
Yoksa...

Altuğ AKTAŞ

19 Eylül Fotomaç İddaalıyız'da Tutan Kupon

ALTUĞ AKTAŞ FR1 KUPONU

314 Grenoble-Bordeaux 2.5 Altı 1.50
316 Lille-Auxerre 1 1.65
522 Nancy-Rennes 2.5 Altı 1.40
Oran: 3.47

Üzme Bizi Kazım Kanat...

Bir uçak yolculuğuydu.
Fortis Türkiye Kupası İlk Finaliydi.
İlk Final olması ve rakibin Fenerbahçe olması bizleri ayrı bir heyecanlandırıyordu.
Öğlen işlerimizden çıktık ve Atatürk Havalimanından THY'nin İzmir seferli uçağına binecektik.
Daha uçağa binmeden şapkan dikkatimi çekmişti. Kazım Kanat bu demiştim.
Aynı anda 4-5 uçak kalkıyordu İzmir'e... Acabamı dedim...Bizim'le birlikte mi dedim...
Uçağa bindik ve arka sıralarda sen oturuyordun. O tatlı gülümsemenle...Uçakta Fenerbahçeliler'de vardı, Beşiktaşlılar'da...
Beşiktaş'lılar söyledikleri marşlar ile Fenerbahçelileri sustururken senin gözünün içinin parladığını görüyordum.
Yanına gelip bir iki sohbet emteye karar vermiştim ve yerimden kalktım...
Yanına geldim...
Önce halini hatrını sordum ama yorgunluğun gözünden okunuyordu. Belli ki uykusuzdun. Fazla rahatsız etmek istemedim.
Biraz sohbet ettikten sonra sıra maça gelmişti.
Maç ne olur Kazım Hocam dedim;
Kafanı kaldırdın ve 'Sen rahat ol, canını sıkma...Alacağız...Kupayı kaldırıp, İstanbul'a dönerken başımız dik uçaktan ineceğiz' dedin.
Evet, kaldırdık kupayı...Başımız dik İstanbul'a döndük...Uçaktan indik ve AHL'yi kupa coşkusuyla inlettik.
Senin dediğin olmuştu Kazım Hocam...Ben zaten maç boyu rahattım...Sen rahat ol demiştin...

Şimdi sen rahat ol Kazım Ağabey...Alacağız bu sene kupayı...Kalk hadi yatağından...Yakışmıyor sana...Bak Beşiktaş'ımız nasıl da liderlik koltuğunda oturuyor...

Sezon sonunda kupayı kaldıranda biz olacağız Kazım Kanat.
Hadi, üzme daha fazla bizi, kalk artık o yataktan...

Kimi zaman yorumların bizi kızdırdı, kimi zaman doğru söylüyor dedik ama duygularımız hiç değişmedi. İçindeki Beşiktaşlılığı hepimiz biliyorduk.
Hadi kalk artık...

Tüm dualarımız seninle Kazım hocam...

Altuğ AKTAŞ

18.09.2008

ALL I'INA G-THERE

Sene 2007, aylardan Nisan...
Beşiktaş İnönü stadının altında yeni bir mağaza açılıyor.
Adı: KARTAL YUVASI...
Herkes şaşkın. Bu isim nereden çıktı acaba deniyor. Sonra herşey açığa kavuşuyor.
BJK Yönetim Kurulu, lisanslı ürünlerinin satıldığı mağazaların “BJK Store” olan ismini, Türk Patent Enstitüsüne yapılan başvuruyla “Kartal Yuvası” olarak değiştirmeye karar vermişti.
Güzel ve anlamlı bir operasyondu.
Bunu farkeden TDK (Türk Dil Kurumu) da, “Türkçe bilincinin yaygınlaşması kendisine ilke edinen ve bu çerçevede iş yeri tabelalarında Türkçe'nin kullanılması yönünde karar alan belediyeleri ve kuruluşları” ödüllendirdiği gibi Beşiktaş Yönetimine'de ödül veriyordu.

Sene 2008, aylardan Eylül...
Beşiktaş İnönü stadının altında yer alan Kartal Yuvası adlı mağaza'da yeni ürünler satışa çıkıyor.
Oda ne..?
Uzaktan çok güzel görünen yeni atkılar gelmiş.
Hemen yaklaşıyorsunuz yanına ve elinize alıyorsunuz...
ALL I'INA G-THERE (Alayına gider)
'hadi canımmm' diyorsunuz ama nafile...
Peki yaklaşık 16 ayda ne değişmişdi?
BJK Store olan ismi Türkçeleştirmek için Kartal Yuvası yaparak TDK'dan ödül alan Beşiktaş Yönetimi bu ürünün piyasaya sürülmesine nasıl tepkisiz kalıyordu.

Yabancı dil baskılı ürün çıkartabilirsin ama tarzanca baskılı ürün çıkartılmamalı...

Yada bu ürünü tasaralayan arkadaşlar TDK'dan verilen ödülden haberi yokmuydu?

En kısa sürede bu ürünlerin satışı durdurulmalı yada TDK'nın vermiş olduğu ödül iade edilerek mağazaların ismide BeJeKa Sutor olmalıdır (!)
Yoksa Shampiyon Bechiktach tarzı yazan yeni ürünlermi çıkarsak....



Altuğ AKTAŞ

11.09.2008

9 Eylül Fotomaç İddaalıyız'da tutan kupon

ALTUĞ AKTAŞ SİSTEM

235 Faroe Adaları-Romanya 10 2.19 (2hcp)
241 Andorra-Beyaz Rusya 10 2.19 (2 hcp)

242 Karadağ-İrlanda Cumhuriyeti 1 2.90
256 San Marino-Polonya 10 2.06 (3 hcp)
261 İsviçre-Lüksemburg 02 2.06 (3 hcp)
266 Hırvatistan-İngiltere 2 2.80

Sistem 4-5-6
Kupon Bedeli: 22 ytl
Kazanç: 184,71 ytl
8,40 katı.

10.09.2008

İNÖNÜ Yıkılıyor...!


İki kıtadan gözüken tek stat olan İNÖNÜ YIKILIYOR…
Evet, gerçekten İnönü yıkılıyor…
Ama bu yıkılma hepimizin aylardır beklediği gibi fiziki yıkılma değil…
Büyük Beşiktaş taraftarlarının maçlarda yaptıkları tezeruatlar ile de yıkılmıyor…

İnönü, pislikten, bakımsızlıktan, ilgisizlikten yıkılıyor.
Acaba kaç yöneticimiz Şeref Tribünü dışında kalan diğer tribünleri geziyor? Bir eksik var mı, yok mu diye araştırıyor?
Kapalı tribünde hiç oturmayı deniyorlar mı ya da açık tribünde sırt kısmının yamulmasından dolayı iki büklüm olan koltuğa oturabilmeyi hiç denediler mi?
Acaba hiç diğer tribünlerin tuvaletini kullanmayı denediler mi?

Senelerdir aynı manzaralar.
Kapalı tribünde acaba koltuklar ne zaman yenilendi çok merak ediyorum. Geçen sezon son maçta koltukları hangi pozisyonda bıraktıysak bu sezonda o pozisyonda bulduk.
Peki ya tuvaletler?
Sadece 2 lavabosu olan küçük bir tuvalet ama bu 2 lavabonun 1’i 20 maçın 10’unda tıkalı. Klozetler desen zaten fazla yazıp mide bulandırmayalım…

Türk futbol anlayışında bir çekirdek merakı vardır ve maç öncesi ve maç esnasında bazı taraftarlar çekirdek çıtlatmaktan keyif alır. Bağırıp takımına destek veren grup içerisinde zaten çekirdek olayı fazla olmaz ama diğer grupların çekirdek yemesi de bir o kadar normaldir ama burada asıl sorun olan, yere atılan o çekirdek kabuklarının bir çoğunun, bir sonraki maçta da yerlerini muhafaza ediyor olması.

Maç esnasında, koltuğun üzerinde oturulduğu için maç sonrası stadı terk ederken koltukların bir çoğu pırıl pırıl oluyor. Fakat bir sonraki maça kadar, görevli dahil kimsenin koltukla bire bir teması olmadığından (en azından gördüklerimizden biz böyle anlıyoruz), stada gelen taraftarlar toz toprak içindeki koltuklarla karşılaşıyorlar.
Bu koltuğa otursa, üstü, başı toz toprak olacak. Maçtan en az 1 saat önce gelmiş, en azından maça kadar oturmazsa olmaz.

Koltuklar yamuk yumuk, yaslanma bölümü yamulup üstüne çöktüğü için oturamıyorsun. Tuvaletlerde elini kurulamak için hiçbir materyal yok. Zaten tuvalet sayısı eksik olmasına rağmen mevcut tuvaletlerdeki lavabo ve klozet arızası, tıkanıklığı çok ayrı bir sorun.
Yerler, koltuklar pislik içinde.
Herhangi bir yerden sökülen bir parça, bir sonraki maça kadar tamir edilmiyor, aynı şekilde duruyor.

İşte, dedim ya; İNÖNÜ YIKILIYOR…

İstanbul’un en güzel yerinde ve Dünya’da iki kıtadan gözüken tek stadyum olan İnönü Stadyum’u pislikten, mikroptan, kırık dökükten yıkılıyor…

Şimdi İnönü fiziki anlamda yıkılıp yerine yenisi yapılacak deniyor. Projeler masaya yatırılıyor, izinler alınıyor. Bu mantalite ile yönetilen stadı yıkıp yenisini yapsan en olacak? Ne kadar faydalı olacak.
Stadın her yeri loca olsa ne olacak?
Stat para bassa kulübe ne olacak?
O stadı dolduran binlerce insana saygı gösterilmedikçe ne olacak ki?

Son gittiğim maçta, bir metal parçası bulunduğu yerden sökülmüş ve ufakta olsa bir tehlike arz ediyordu. Bende çıkarken görmüştüm. Bir sonraki maç gittiğimde de aynı şekilde duracağına hiç ama hiç şüphem yok.

İki maç arası statta bir temizlik yapılıyor mu bilmiyorum ama maçtan bir gün, iki gün önce tribünler süpürülse, koltuklar toz süpürgeleri ile süpürülse çok mu şey isteriz?
Yada tuvaletler çalışıyor mu çalışmıyor mu kontrol edilse. Lavabo’da elini yıkayan, daha doğrusu tıkalı olmayan bir lavabo bulup orada elini yıkayabilen bir taraftarın elini kurulayabilmesi için bir materyalin kontrolü yapılsa, birkaç teknik görevli stadı dolaşsa nerede ne sorun var baksa, sıkılacak vida varsa sıksa, çakılacak çivi varsa çaksa, hiç fena olmaz değil mi? Acaba çok mu zor? Yada çok mu şey istiyoruz?

Dedim ya İNÖNÜ YIKILIYOR…
Peki ya sonra…?

Altuğ AKTAŞ

9.09.2008

Siyah Yönetim, Beyaz Tribün

Beşiktaş, iyi yolda.

Beşiktaş, top oynuyor.

Beşiktaş, kabuk değiştiriyor. Vs.vs.vs.

Beşiktaş, gerçekten her sezon öncesi çok iyi bir hazırlık dönemi geçirir ve geçmiş sezonlardan çok daha iyi bir ortam mevcut olur takımda.

Bir önceki sezon kaçıncı olursa olsun sanki kendini resetler ve o şekilde kamp dönemi geçirir.

Bu sezonda farklı olmadı. Beşiktaş, çok iyi bir kamp dönemi geçirdi, her sezon öncesi olduğu gibi arkadaşlık üst düzeydeydi. Oynanan oyunda gerçekten ümit veriyordu.

Peki bu yönetim bu takıma uygun muydu?

Tabi ki hayır. Yaptıkları ve yapacaklarını söyledikleri her şey ile bu yolda tek engeldi.

Kamp döneminde İbrahim’lere ceza verirken ‘Asla geri dönüşü yok’ dediler. Peki şimdi ne oldu?

Lig öncesi Sayın Sinan Engin, başka bir takımın menajerini örnek göstererek ‘artık bende kulübede olmayacağım’ diyordu. Fakat 1 maç sonra tekrar kulübeye iniyordu.

Gerçi bizler alışığız bu tarz U dönüşlere. Başkanlığa adayken menajerliği kabul etmelere.

Daha bir çok örnek var. Bunları bir bir yazmanın anlamı yok. Bir çok iyi Beşiktaş’lı bunun zaten farkında. Ya diğerleri?

Beşiktaş, futbol takımı olarak çok iyi performans sergilerken tribünlerde her zaman olduğu gibi havaya girmişti.

Yer Siyah, Gök Beyaz, gerisi umurumda mı Dünya…

Her sezon olduğu gibi tribünler, birlik, beraberlik ve kenetlenme çağrılarında bulunuyor ve bunu da başarıyordu.

Takıma yeni besteler yapılıyor, her türlü protesto nidaları bastırılıyordu.

Gerçekten her şey toz pembe miydi?

Ya da bu yaşananlar suni bir davranış değilse bu yönetim bunu hak ediyor muydu?

Milli maçlara verilen arayı Beşiktaş boş geçmiyordu. Ukrayna’nın Shakhtar Donetsk takımıyla hazırlık maçı yapıyordu.

Peki, bu maçı yönetimden kimler izliyordu maçı. Şeref tribününün ilk 2 sırası boş, kalan koltuklarda da seyrek bir şekilde oturan bazı kişiler var.

Tribünler bir protesto olmaması için, takımın düzeni ve morali bozulmaması için (!) birlik, beraberlik çağrıları yaparken ve iftar saatine gelen bu maçta bile takımını yalnız bırakmamışken, yönetimin takımı yalnız bırakması acaba doğrumuydu?

Yoksa herkesin öncelikleri farklımıydı?

Bir birlik, beraberlik içinde bulunulacaksa bence en alt seviyeden en üst seviyeye kadar bu kenetlenmeye destek verilmelidir.

Aksi taktir de bir yerler patlak verebilir.

Beşiktaş, iyi yolda ama Futbol takımı iyi yolda…

Beşiktaş Spor Kulübü olduğu yerde saymaya devam ediyor.

Vizyonsuz, Misyonsuz gidilecek yer neresiyse Beşiktaş Futbol takımı da oraya gidecek yada en kısa sürede bir vizyon değişimine gidecektir…

Siyah ve Beyaz… Birbirinin zıttı iki renk… işte Beşiktaş’ın içinde bulunduğu durumda şuan bu…

Acaba Beyaz olan Tribünler mi yoksa Siyah olan Yönetim mi doğru yolda…

Beyaz Tribünlerin bozulmaması, Siyah Yönetim’in değişmesi ümidimle…


Altuğ AKTAŞ

8.09.2008

Eylül'ün 7'si...Yıl 2002...Başın Sağolsun Sakaryaspor

7 Eylül 2002...Sakarya'lı bu tarihi hiç unutmadı. Sivasspor deplasmanına giderken 100 km kala pazarcık beldesinde virajı alamayarak şarampole yuvarlanan otobüs'ten 6 kişi sağ çıkamadı. 22 kişi ise yaralandı.
- Aykut Yiğit (kral, genel menajer)
- Fırat Öndil (futbolcu)
- Cüneyt Çukur (masör)
- Fevzi Ergünoğlu (nam-ı diğer Orji, malzemeci)
- Selami Uludağ (şoför)
- Fethi Gültekin (yönetici)
Bu elim kaza sonucu hayatını kaybedenlere bir kez daha Allah'tan Rahmet dilerken geride kalanlara sabır diliyorum.
Başın sağolsun Sakaryaspor...
Türk futboluna az da olsa emeği geçen her insan Türk futbolu için çok değerlidir.
Yeşil-Siyah formasıyla vefat eden bu 6 insanı da asla unutmayacağız.
Mekanınız Cennet olsun...

5.09.2008

Beşiktaş yönetimine teşekkür (Nisan 2007)

Biraz eski bir olay ama blog'a da yazıp konuyu tekrar hatırlatmak ve emeği geçenlere tekrar teşekkür etmek istedim.
Bir dostum'un, Ankara'da tekerlekli sandalye ile yaşamını sürdürmek zorunda olan bir yiğeni vardı ve Mathias Delgado hayranıydı kendisi.
Maçlara gidemediği ve Delgado'yu yakından göremediği için çok üzülüyordu.
Israrla Mathias Delgado'nun teriyle ıslanmış formasını istiyordu. Ter olayını belirtmemin nedeni gerçekten giydiği formayı istediğini net bir şekilde anlatmak içindi.

Nevzat Demir Tesislerindeki görevli arkadaşlar ile görüşen arkadaşım aldığı cevap karşısında şaşkınlığını gizleyememişti. 'Siz Store'dan forma alın biz burada çimlere sürter maçta giyilmiş havası yaratırız bundan başka bir şey yapamayız' demişlerdi.
Olumsuz yanıt alınca benden yardım istedi.

Yaptığım bir iki görüşme sonrasında zamanın Beşiktaş Futbol Takımı Basın Sorumlusu Tuncay Yanık ile bağlantıya geçtik.

Kendisi beni aradığında, Mathias Delgado'nun yanında olduğunu ve konuyu duyunca çok duygulandığını, önümüzde ki haftasonu Ankara'da maça gideceğiz, orada maç çıkışı formayı Delgado kendi elleriyle teslim etmek istiyor dedi. (Konuşma 29.Mart.2007 maç 2.Nisan.2007)

Organizasyonu hemen yaptık ve 2 Nisan 2007 Pazartesi günü Ankara'da Gençlerbirliği ile yapılan maç sonrasında Mathias Delgado formasını teslim etti. (Maçı 2-0 kazanmış olmakta, bu güzelliğe ayrı bir anlam kattı.)

Bu organizasyonda emeği geçen yönetim yada kulüp çalışanı ve özelikle Tuncay Yanık ve Mathias Delgado'ya tekrar teşekkür ederim.

Altuğ AKTAŞ

Yalnız değilsin Buse...(Yiğidi öldür ama hakkını ver)

Her fırsatta Beşiktaş yönetimini eleştiriyor ve yanlışlarını söylüyoruz ama arada güzel şeyler olmuyor mu acaba?
Tabi ki arada güzel şeylerde oluyor.
Eleştirmesini bildiğimiz gibi alkışlamasınıda bilmeliyiz.

Yaşanan kötü olaydan fazla bahsetmeyeceğim ama İstanbul'da yapılan lanet bombalı saldırıda yaralanan Buse, teröre yenilmemek için savaş vermeye başladı.
Terör mağduru olduğu için devlet onun bütün hastane masraflarını karşılıyordu.
Buse, bu sene Lise başlayacakken şimdi ayağa kalkıp yürüyebilmek için mücadele veriyordu.
Koyu bir Beşiktaş taraftarı olan Buse, Beşiktaş'ın maç günlerinde üzerine Siyah-Beyaz formasını geçirip ayıcığını yanına alıp takımına şans dilerken aynı zamanda gitarıyla çaldığı şarkılarla kendine moral vermeye çalışıyor.
Hızla iyileşen Buse, hastahaneden çıkacağı günü iple çekiyor.

Devlet bütün hastahane masraflarını karşıladığı için Beşiktaş yönetiminin yapacağı hiçbir şey bulunmamaktaydı fakat Sayın Başkan Yıldırım Demirören, yaptığı açıklamada; 'Devlet bütün masrafları karşılıyor burada bizim yapacak bir şeyimiz yok ama yönetici arkadaşlarımız Buse'nin evine giderek ailesiylede görüştü ve bundan sonra Buse'nin tüm eğitim masraflarını Beşiktaş Kulübü olarak karşılama kararı aldık' dedi.
Başlıkta yazdım ya, Yiğidi Öldür ama Hakkını Ver.
Sayın Yıldırım Demirören'i her zaman eleştirdik bazen yönetimle birlikte kendisini yerden yere vurduk ama yapılan bu hareket alkışlanacak bir harekettir.
Teşekkürler Başkan...
Buse, belki yaşadıklarını unutmayacak ama yalnız olmadığını bilecek.
Keşke o bomba patlamasaydı.
Keşke Buse, şuan tüm Beşiktaşlılar gibi maça gidebilse, maçı TV'den izlerken hoplayıp zıplayabilse...

Yalnız değilsin Buse, tüm Beşiktaş'lıların kalbi ve dua'sı seninle.
En kısa sürede ayağa kalkman ve eğitimini tamamlaman dileğimle.

Altuğ AKTAŞ

4.09.2008

Bir Kartal'ın yeniden doğuşu

Kartal, kuş türleri içinde en uzun yaşayanıdır. 70 yıla kadar yaşayan kartallar vardır. Ancak bu yaşa ulaşmak için, 40 yaşındayken çok ciddi ve zor bir karar vermek zorundadır.

Kartalın yaşı 40'a vardığında pençeleri sertleşir, esnekliğini yitirir ve bu nedenle de beslenmesini sağladığı avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir. Gagası uzar ve göğsüne doğru kıvrılır. Kanatları yaşlanır ve ağırlaşır. Tüyleri kartlaşır ve kalınlaşır. Artık kartalın uçması iyice zorlaşmıştır. Dolayısıyla kartal burada iki seçimden birini yapmak zorundadır:

- Ya ölümü seçecektir,
- Ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir.

Bu yeniden doğuş süreci 150 gün kadar sürecektir. Bu yönde karar verirse kartal bir dağın tepesine uçar ve orada bir kaya duvarda, artık uçmasına gerek olmayan bir yerde, yuvasında kalır. Bu uygun yeri bulduktan sonra kartal gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar. En sonunda kartalın gagası yerinden sökülür ve düşer. Kartal bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler. Gagası çıktıktan sonra bu yeni gaga ile pençelerini yerinden söker çıkarır. Yeni pençeleri çıkınca kartal bu kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar. 5 ay sonra kartal, kendisine 20 yıl veya daha uzun süreli bir yaşam bağışlayan meşhur yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazır duruma gelir.

2.09.2008

Kaptanlık Delgado'ya yaradı

Beşiktaş'a geldiği günden beri her maç oyununun üstüne katan Delgado, kaptanlık bandını taktıktan sonra çok daha iyi oynamaya ve sorumluluk almaya başladı.
Bunun yanı sıra Beşiktaş-Konyaspor maçında takımın ilk golünü atan Delgado, maç sonrası dürüstçe açıklama yaptı ve attığı golün aslında Bobo'ya pas olduğunu, ama herkes ıskalayınca topun gol olduğunu söyledi.
Güzel oyununun yanı sıra bu kadar samimi bir şekilde itirafta bulunan Delgado'yu tebrik ediyorum ve bu güzel oyununun sezon boyunca devam etmesini diliyorum.