5.09.2012

Bir Batuhan klasiği mi? (05 Eylül 2012 Fotospor)

ALTUĞ AKTAŞ
Bir Batuhan klasiği mi?
05 Eylül 2012 13:57 http://fotospor.com/yazi/bir-batuhan-klasigi-mi_101611

Beşiktaş, Batuhan Karadeniz’i alınca kalabalık bir çoğunluk transferi desteklerken aynı zamanda belli bir kesim de karşı çıkıyordu.

Yeteneği ortada fakat bunu değerlendiremiyordu. Ya da yeteneklerini biz çok büyütüyorduk.

Batuhan, 2007 yılında Karadeniz oyunlarında yıldızını parlattıktan sonra İngiltere’den transfer teklifleri almasına rağmen satılmamıştı. 2007-2008 sezonunda Gaziantepspor’a karşı attığı gol ile Türkiye Liglerinin en genç yaşta gol atan oyuncusu olmuştu.

Aynı sezon Fenerbahçe deplasmanında, daha kolay pozisyondaki arkadaşı Higuain’e pas vermeyerek kendisi golü kaçırmış ve sonrasında “Kral olacaksın, kral yapmayacaksın” “Ben rekorların çocuğuyum” gibi açıklamalarıyla yavaş yavaş kendisini göstermeye başlamıştı.

2008 yazında Antalya’da düzenlenen Avrupa 17 Yaş Altı Futbol Turnuvasında, maçlar dışında Avrupalı scoutlar ve menajerler ile sürekli görüşmekteydi. Gece geç saatlere kadar kaldığı otelin lobisinde, barında dolaşmaktaydı. Turnuvanın başında tam bir lider görünümündeyken son maçlara doğru tamamen sahanın “şımarık” çocuğuna dönüşmüştü.

Hatta yarı final maçında penaltıyı atacağı köşeyi gösterip, penaltıyı kaçırması tamamen fiyaskoydu. O maç öncesi sabaha kadar otel lobisindeyken, maçtan sonrada sabaha kadar otelin disco’sunda vakit geçirmişti.

Bu yaşananlar sonrası Fatih Terim’den sert dille uyarılmasına rağmen fazla bir şey değişmemiş veya ders almamıştı.

6 Aralık 2008 tarihinde Beşiktaş PAF takımının maçını izlerken, Batuhan’ın tesislerde dolaşıp çevresindekilere forma gönderme ve imza verme telaşında olması, bunun yanı sıra tesislerin içinde sigarasını yakmış, keyif yapıyor olması yürek acıtan cinstendi. Üstelik daha 17 yaşındaydı…

Daha sonrasında Eskişehirspor’a kiralandığında biraz daha toparlanmasını ve kendisine çeki düzen vermesi bekleniyordu. Fakat Eskişehir’de de fazla bir şey değişmedi. 2009 yılında takımının Fenerbahçe ile oynayacağı maç öncesi diskoda sabahlamış ve bunun için süresiz kadro dışı kalmıştı.

Ayrıca arabalar ile vukuatlarını yazmaya gerek yok.

Bir çok futbolcuyla yaşadığı diyaloglarında “terbiye” sınırını zorlayacak şekilde hareket ediyordu. Guti’yle olan konuşmasını hepimiz biliyoruz. “Ne haber lan!”

Evlendi… Biraz daha toparlanmıştır dedik…

Çıkan haberler ortada: Karabük maçının devre arasında arkadaşlarına dönüp “Fernandes’e iki pas verdim aptal’a döndü”. Ayrıca maç öncesi genç takım arkadaşı Olcay’a dönüp “Kazma sen ne anlarsın şuttan. At bana gol olsun” şeklinde sözler sarf etmiş.

Bu son haberin doğruluğu belki tartışılır fakat bugüne kadar yaşananların tartışılmayacağı ortadadır.

Bunun sorumlusu Batuhan mı? Yoksa ona sahip çıkmayıp, hamuru yoğurmayan, kendini yetkili sanan kişiler mi?

Batuhan, şuan izin günlerinde bile Ümraniye’de idman yapmakta, çalışmaktadır. Bu azmi ve isteğinden dolayı kendisini tebrik etmek gerekir.

Batuhan, şuan 21 yaşında. Daha hiç bir şey için geç değil.

Beşiktaş’ın “Feda” döneminde, Batuhan daha çok fırsat bulup, kendisini gösterebilir. Hak ettiği başarıya ulaşabilir. Fakat, herkesin üzerine düşeni yapması lazım.

Başta Batuhan, elinden gelenin en iyisini yapmalı, bol bol çalışmalıdır. Fakat diğer arkadaşlarına saygı göstermesi gerektiğini asla unutmamalıdır. Camianın büyükleri, simge olmuş isimleri de Batuhan’ı biraz yoğurmalıdırlar.

Sevgili Batuhan, senin yeteneklerin ortadadır. Bunun farkın avar.

Lütfen artık sadece yeteneğini konuştur. Yeteneğin, başarın haber olsun. Beşiktaş’ın, Türk Futbol’unun ve senin buna çok ihtiyacın var.

Altuğ Aktaş
http://fotospor.com/yazi/bir-batuhan-klasigi-mi_101611

FEDA... (23 Temmuz 2012 Fotospor)

ALTUĞ AKTAŞ
FEDA...
23 Temmuz 2012 10:16 http://fotospor.com/yazi/feda_94593

Güzel bir tanımlama “FEDA”…

Ama bu neyin ve belki de kimin Feda’sıydı…

Biraz dar çerçeveden yaptığımız bakış açımızı ufak örneklerle genişletmek gerektiğini düşünüyorum…

2000’li yılların başı...

Bir futbol takımı liginin şampiyonu oluyor, borsaya açılıyor ve yaklaşık 100 yıllık tarihinin en görkemli, en şaşalı dönemini yaşıyor.
Öyle ki; bu yıllarda bile çok yüksek diyebileceğimiz rakamları 2002-2003 yıllarında harcıyorlardı. Örnek vermek gerekirse 30 milyon dolar gibi dudak uçuklatan bonservis bedelleri ödüyorlardı.

Böyle büyük bütçeli ve parasını har vurup harman savuran kulüp, bir anda Avrupa’da başarısız olduktan sonra dibe vurmaya başlamış ve sezon sonunu yaklaşık 40 milyon dolar zarar ile kapatmıştı.
Borçlar 150 milyon dolarlara kadar çıkmıştı.

1997 yılında Şampiyonlar Ligi’ni kazanan, 2002’de kendi liginde şampiyon olan bu takım 2005 yılının ilk yarısını bile 35 milyon zarar ile kapatmıştı.

Hemen toparlanmaları gerekiyordu…

Yönetim ve camia olarak radikal kararlar aldılar.

Önce bütün teknik ekip ve futbolcuların maaşlarını %20 - %25 oranında indirim yaptılar. Bununla yetinmeyerek o günden sonra alt yapıdan çıkan oyuncular, rakiplerinin alt yapısında gelecek vaat eden genç oyuncular ile kadrolarını kurdular ve bu futbolcuların yanına bonservisi elinde olan oyuncuları transfer ettiler.
Teknik direktörlüğe, alt yapıdan çıkan genç oyunculara şans verecek ve yapılanmayı, geleceği planlayabilecek yeni bir teknik direktör ile anlaştılar. Belli bir süre orta sıralarda kalmayı hedefleyip, tüm camia olarak dişlerini sıktılar.

Japonya’nın 2. liglerinden transfer yaptılar. Kendi ülkesinde bile adı duyulmamış genç oyuncuları transfer edip onları milli takımın yıldız oyuncusu olabilecek performansa kadar çıkarttılar.

Bir şehir takımı olmasına rağmen, ülkelerinin en büyük yani 80.720 kişilik stadını her hafta ortalama 70.000 taraftar ile doldurarak Avrupa’nın en yüksek seyirci ortalamasına sahip takım oldular. 80.000 kişilik stada o kadar çok kombine talebi vardı ki artık kulüp belli bir sayıdan sonra kombine bilet satmamaya ve bilet alarak maçlara gelmek isteyen taraftarlarına olan bağlılıklarını, saygılarını gösteriyorlardı.

Hem taraftarıyla, hem yöneticileriyle, hem teknik ekibiyle, hem de futbolcuları ile tam anlamıyla “FEDA” diyerek bir şeylerden feda etmişlerdi.

Kriz dönemini, orta ve uzun vadeli bir çalışma ile atlattılar. Yapılan planlardan 5-6 yıl sonra liglerinde şampiyon oldular. Ertesi sene tekrar şampiyon oldular. Muhtemelen seneye yine şampiyonluğun en büyük adayı olacaklar.

Yapılan yayın hakları anlaşması sonrasında 2016 yılına kadar her yıl 40 milyon euro’dan fazla bir rakam sadece yayın hakkı olarak bütçelerine artı olarak girecek. Son iki sezondaki başarıları ile bunu garanti altına aldılar.

Artık ekonomik krizden çıktılar fakat alt yapıdan çıkacak genç oyuncularla mücadele etme ve gelecek vaat eden oyuncuları transfer etme anlayışından vazgeçmediler.

İşte aslında “FEDA” her anlamıyla budur…

Bu kısa ve anlamlı örnekteki Borussia Dortmund’un yaptığı gibi bütün camia ile kenetlenip, 5-6 yıllık bir proje ile genç oyuncuları destekleyip, belki 3-4 yıl Avrupa kupalarına bile katılamamayı sindirip, ligi orta sıralarda bitirmeyi göze almalı ve her şeye rağmen maddi ve manevi desteğimizi eksik etmemeliyiz.

Az kaldı ligin başlamasına…

Görelim kim ne kadar ve nasıl “Feda” yapacak…

Gereken şey “Feda”ysa, merak etmeyin gerçek Beşiktaş taraftarı en büyük “Feda”yı yapar…

Altuğ Aktaş
http://fotospor.com/yazi/feda_94593

Vakit, hesap vakti!... (31 Mayıs 2012 Fotospor)

ALTUĞ AKTAŞ
Vakit, hesap vakti!...
31 Mayıs 2012 13:15 http://fotospor.com/yazi/vakit-hesap-vakti_86094

“Güzel günler göreceğiz, güneşli günler” demiş büyük usta…

Acaba gerçekten görebilecek miyiz?

Aslında geride kalan 8 yılı düşündüğümüzde herhalde daha karanlık günler göremeyiz. Bu durumda gelen her gün bizim için güneşli olacaktır…

Tam 8,5 yıl…

8,5 yıl içerisinde 80’in üzerinde yapılan transfer yani sezon başına ortalama 10 yeni transfer.

9 teknik direktör yani her sezon yeni teknik direktör.

106 adet icra ve uyuşmazlık dosyası, biten davaları eklediğimizde bu rakam 200’e ulaşıyor.

Aleyhte devam 35 milyon dolar değerinde davalar.

Bilançonun altında yazan 85 milyon TL zarar…

Sonuç ise başarı olarak sadece dört defa Türkiye Kupası, 1 defa Süper kupa, ligde 3 defa dördüncülük, 3 defa dördüncülük, 1 defa beşincilik, 1 ikincilik ve 1 şampiyonluk.

Son olarak UEFA’nın düzenlediği organizasyonlardan 1 yıllık men cezası…

109 yıllık şerefli tarihimizin en kara yıllarının altında hep aynı isimlerin imzası…

Bu taraftar ne yenilgiler yaşadı, ne hezimetler gördü ama hiç birinde utanmadı.

İngiltere’de Liverpool’dan 8 gol yerken de utanmadık.

109 yıllık şerefli tarihimizle hep gurur duyduk ve gurur duymaya hep devam edeceğiz.

Sevinmek için sevmedik biz Beşiktaş’ı… Bizim için asıl olan renklerdi, armaydı, aşk’tı…

Son 8,5 yıl içerisinde Beşiktaş’ı bu hale getiren kişi ve kişiler acaba yarattıkları tarih ile gurur duyabilecekler mi? Acaba onlar için asıl olan neydi?

Asıl olan siyah ve beyaz olduğunu kabul eden herkesin hesap sorma vaktidir.

Vakit; hesap vaktidir!...

Benim Avrupa kupası haklarım yasaklanıyorsa bunun hesabı sorulmalıdır…

Çıkıp hesap verin. Avrupa kupalarına neden katılamıyoruz?

Bunun sorumlusu kim?

Sorumlusu benim demeye cesaretiniz var mı?

Sizin, “ben Beşiktaş’lıyım” demeye cesaretiniz var mı?

Vakit; hesap vakti…

Kağıdı kalemi çıkardık bekliyoruz.

Beşiktaş için, arma için, siyah/beyaz için… Gelecek için…

Artık hesaplaşalım… Hesap soralım…

Altuğ Aktaş
http://fotospor.com/yazi/vakit-hesap-vakti_86094

Şimdi sıra başkan ve yönetim kurulunda… (04 Mayıs 2012 Fotospor)

ALTUĞ AKTAŞ
Şimdi sıra başkan ve yönetim kurulunda…
04 Mayıs 2012 11:23 http://www.fotospor.com/yazi/simdi-sira-baskan-ve-yonetim-kurulunda_81867

Ve yeni yönetimle ilk galibiyetimizi aldık…

Futbolcularımız, play off sürecinde alınan ilk galibiyeti Başkan ve yönetime hediye etti.

Şimdi sıra başkan ve yönetim kurulunda…

Sayın Fikret Orman;

Başkanlık görevine geldikten sonra, misyonunuzun Beşiktaş’ı bu karanlık günlerden aydınlığa çıkartmak, vizyonunuzun ise Beşiktaş’ı bir kurum olarak kişilere muhtaç kalmayacağı bir konuma getirmek olduğunu açıkladınız.

Şimdi bu sözlerin arkasında durmanızı sizden rica ediyorum.

1 Mayıs 2012 tarihinde kulübümüz için çok önemli bir davanın savunmasını yaptınız. Belki alabileceğimizin en iyisini aldık.

Peki, siz 1 Mayıs tarihinde neden Nyon’a gittiniz?

Bir önceki yönetimin sportif borç beyanlarında usulsüzlük yapmasından dolayı, UEFA kulübümüzü disiplin kuruluna sevk ettiği için oradaydınız.

Suçlamaların muhatabı eski yönetim ve eski başkan Yıldırım Demirören iken siz ve arkadaşlarınız kulübümüzü savundunuz.

Savunma öncesinde Ernst&Young uluslararası bağımsız denetim şirketiyle anlaştınız ve gece/gündüz demeden bütün eski hesapları incelettiniz. Ortaya çıkan raporlar doğrultusunda savunma yaptınız.

Sonuç olarak UEFA tarafından kulübümüze € 500.000- para cezası kesildi. Ayrıca aynı suçu 5 yıl içerisinde tekrar işlersek Avrupa kupalarından men cezası verilmesine karar verildi.

Kötünün iyisi bir karar çıktı diyebiliriz.

Bu kararın çıkmasının anlamı ne demekti?

Bu ceza Beşiktaş Kulübünü aklamıyor. Bu cezayı aldığımıza göre ortada bir suç veya usulsüzlük var.

Bu davaya hazırlanırken, tahmin edilenden daha kötü bir tablo ile karşılaştığınızı dile getirdiniz. Demek ki dışarıdan görünenden çok daha vahim bir tablo bulunmaktadır.

Sayın başkan Fikret Orman ve yönetim kurulu üyeleri; muhatabı olmadığınız bu davada kulübümüzü olası büyük bir cezadan kurtardığınız için hepinize tek tek teşekkür ederiz.

Fakat, şimdi sıra sizde…

Neden 1 Mayıs’ta Nyon’daydınız? Bunları bizlerle paylaşın. Anlaşmış olduğunuz denetim şirketinin tablolarını bizlerle paylaşın. 27 Mayıs 2012 tarihinde 25 Mart 2012’de onaylanmayan 2012 yılı bütçesinin onaylanması için Mali Kongre var.

Bu Beşiktaş’ımız için bir fırsat olabilir.

Neden 1 Mayıs’ta Nyon’daydınız?

Sayın Başkan, lütfen bunları açık ve net bir şekilde açıklayınız.

10 yıl önce mali olarak neredeydik? Şimdi neredeyiz?

Sizce Beşiktaş’ımızı bu hale getirenlerden hesap sorma zamanı gelmedi mi?

Sayın Başkan, neden 1 Mayıs’ta Nyon’daydınız?...

Not: Ayrıca Sayın İbrahim Altınsay’ı tekrar kulübümüzde aktif rol alması için ikna ettiğiniz için siz ve arkadaşlarınızı tebrik ederim.

Altuğ Aktaş
http://www.fotospor.com/yazi/simdi-sira-baskan-ve-yonetim-kurulunda_81867

Sen yenilmişsin umurumda değil ki!! (16 Mart 2012 Fotospor)

ALTUĞ AKTAŞ
Sen yenilmişsin umurumda değil ki!!
16 Mart 2012 16:56 http://fotospor.com/yazi/sen-yenilmissin-umurumda-degil-ki_74599

Nedir Beşiktaş’ın üstündeki karabulutlar?

Son 12 resmi karşılaşmada sadece 2 galibiyet, 2 beraberlik almış.

İnönü’de oynadığı son 5 karşılaşmadan 4 mağlubiyet ile ayrılmış.

Bu kara tablonun sorumlusu kim?

Beşiktaş’ı bu hale getiren kim ya da kimler?

Madrid deplasmanında 2 kere arkasına adam kaçırtıp gol yememizi sağlayan Veli mi?

Solda oynayan İsmail’i yanında oturtup, bölgesi olmamasına rağmen Veli’yi orada oynatan Carvalhal mi?

Geldiği günden beri kaç tane büyük maç kurtardığını bir türlü çıkaramadığımız, derbi öncesi gördüğü sorumsuzca kırmızı kart ve Madrid deplasmanında takımı tamamen yalnız bırakan Quaresma mı?

Bu sezon defalarca tribünde küfür edip, yabancı maddeleri sahaya atıp takımın taraftarsız maç yapmasını sağlayan taraftarlar mı?

Madrid deplasmanında bir çok pozisyonda kalesini rakibe kapatıp daha fazla gol yememizi engelleyen fakat İnönü’de takım olarak sahada bir varlık gösteremiyorken 86. dakikada hatalı bir gol yiyen Cenk mi?

Kiralık olarak takıma gelen 31 yaşında ısrarla şans bulan Edu mu?

Barcelona bile A takımında 17 yaşında futbolcu oynatırken, 17 yaşında olmasına rağmen bir türlü A takımla maça çıkamayan Muhammed mi? Yoksa 31 yaşındaki kiralık Edu’ya verilen şansın sadece 1/5’ini kendisine gösterseler takımın yıldızı olabilecek olan Ali İhsan mı?

Takımı borç batağına getiren Yıldırım Demirören ve ekipleri mi?

Kartal Yuvası’ndan alışveriş yapmak yerine korsan ürün alan, kombine almak yerine bedavadan tribüne girmeye çalışan taraftarlar mı?

Kim? Kim? Kim?...


“Sevinmek için sevmedik biz seni,
Sen yenilmişsin umurumda değil ki,
Şereftir bu yolda seninle yürümek,
Hep kol kola,
Bir gün değil, her gün Beşiktaş!”



Bu tezahüratı gırtlağımız parçalana kadar bağırarak yapıyoruz, madem şerefli ikincilikler ile övünüyoruz, madem yürüdüğün yolda sana eşlik etmek şereftir diyoruz, madem her gün Beşiktaş diyoruz, madem sana gelmediğim gün öldüğüm gündür diyoruz o zaman 19 Mart Pazartesi akşamı o tribünleri hınca hınç doldurmamız gerekiyor…

KİM BAŞKAN OLACAK?

Yıldırım Demirören ve arkadaşlarının arkasında bıraktığı borç batağı sonrasında kimileri kongre üyesi olmadan kendi reklamını yapabilmek için adayım dedi, kimileri oy alamayacağını bilmesine rağmen ortalığı boş bulunca aday oldu, kimileri ismini Beşiktaş başkan adayı altında geçirmek için aday oldu, kimileri gerçekten gönlünü, mesaisini bu görev için yanan aşkı ile aday oldu…

Sonuç?... Kim başkan olursa olsun Beşiktaş’ı bu bataktan çıkartsın…

Altuğ Aktaş
http://fotospor.com/yazi/sen-yenilmissin-umurumda-degil-ki_74599

Beşiktaş taraftarına, teşekkür borçluyuz!… (24 Şubat 2012 Fotospor)

ALTUĞ AKTAŞ
Beşiktaş taraftarına, teşekkür borçluyuz!…
24 Şubat 2012 14:20 http://www.fotospor.com/yazi/besiktas-taraftarina-tesekkur-borcluyuz_71216

Bugüne kadar kazanılan bütün başarılarda emeği olan büyük Beşiktaş taraftarına hepimiz teşekkürü bir borç bilmeliyiz.

Ben üstüme düşeni ve teşekkürü bugün yapıyorum…

Teşekkürler Renktaşlarım!...

- Kartal Yuvası’ndan ürün almayıp, stadın çevresinde bulunan korsan ürün satıcılarından inatla alışveriş yapmaya devam ettiğimiz için,

- Korsan ürün alanlara ve satanlara ses çıkarmadan yanlarından geçip gittiğimiz için,

- 32.000 koltuk kapasiteli stadımızın, 1/3’ünü bile dolduramayacak kadar kombine bileti alamadığımız için,

- Her karşılaşmada turnikelerden bedava geçmeye çalıştığımız için,

- Bedavadan stada girmeye çalışanlara engel olmak isteyen taraftarlara hakaret edip üstlerine yürüdüğümüz için,

- Rakip futbolcuları baskı altına almanın, sahaya yabancı madde atmak olduğu düşüncesinden kopamadığımız ve her karşılaşmada elimize ne geçerse sahaya attığımız için,

- Milattan önce kalmış, örümcekleşmiş düşüncelerimizle, küfür etmenin ne kadar erdem bir şey olduğunu düşündüğümüz ve her karşılaşmada küfür ederek takımımıza zarar verdiğimiz için,

- Neyi paylaşamadığımızı kimsenin anlayamadığı nedenler yüzünden her karşılaşmada kavga edip, sağımızda, solumuzda bulunan diğer insanlara zarar verdiğimiz için,

- Kombine kart almadığımız gibi, maçlara bilet bile alıp gitmediğimiz için,

- Takım desteklemenin, maçı izlemeden, pozisyonları takip etmeden, sadece 90 dakika hiç durmadan gidişatıyla senkronize olamadan temposuz tezahürat yapmak olduğunu zannettiğimiz için,

- Hakem ve rakip futbolcuları güçlü bir ıslık ile ıslıklayarak etki altına almaya çalışan diğer taraftar arkadaşlarımızı susturup, sadece lay lay lay bağırdığımız için,

Ve daha saymayı unuttuğum bu ve benzeri bir çok nedenden dolayı tüm renktaşlarıma teşekkür ederim. İyi ki varsınız…

Gençlerbirliği karşılaşmasında edilen küfürler nedeniyle, kulübümüz tekrar saha kapatma ceza almıştır. Trabzonspor karşılaşmasını kadın ve çocuk taraftarların önünde oynayacağız. Belki bu karşılaşmada tribün baskısı oluşturamadığımız için puan kaybedeceğiz ve play off sıralamasında avantaj kaybedeceğiz. Hatta belki bir alt sıralara düşerek Şampiyonluk Play Off’una katılamayacağız.

Kombinesini alan, Kartal Yuvasından alışverişini yapan, takımına her türlü desteği veren taraftarların, tribünden maç izleme hakkını elinden alan bütün renktaşlarıma teşekkür ederim. İyi ki varsınız…
 
 
Altuğ Aktaş
http://www.fotospor.com/yazi/besiktas-taraftarina-tesekkur-borcluyuz_71216

Nereye koşuyoruz? (16 Şubat 2012 Fotospor)

ALTUĞ AKTAŞ
Nereye koşuyoruz?
16 Şubat 2012 13:43 http://fotospor.com/yazi/nereye-kosuyoruz_70014

Sevgililer gününde Braga’yı yendik. Peki sonra?

Carvalhal, yaptı yapacağını ve hiç birimizin beklemediği bir kadro ile sahaya çıktı. Belki hakemin cesur kararı bu skoru getirdi ama sonuçta maç 0-2 bitti. Carvalhal ve öğrencileri, sevgililer gününde Beşiktaş’a gönül veren bütün taraftarlara kocaman bir hediye verdi.

Peki sonra?

Her şey günlük gülistanlık mı?

Acaba 19 Şubat Pazar günü gerçekleştirilecek İdari ve Mali Genel Kurul’dan kaç kişinin haberi var? Aslında 19 Şubat’ta olması gereken Genel Kurul’da çoğunluk sağlanamayacağı için 1 hafta erteleme ile 26 Şubat’ta yapılması bekleniyor. O tarihte Beşiktaş’ın Galatasaray ile çok önemli bir maçı oynanacak. Birçok Kongre üyesinin, taraftarın aklı ve kendisi o karşılaşmada olacak. Bütün ilgi o günkü maçta olacak.

Acaba bu tarih planlı bir şekilde belirlenmiş olabilir mi?

Peki, bu Genel Kurul 7 yıllık geçmişin aklanacağı bir Genel Kurul mu olacak yoksa artık birileri dur diyebilecek mi?

Biraz geçmişi hatırlatmakta ve günümüzde masa üstüne konan olayları irdelemekte fayda olduğunu düşünüyorum.

- Beşiktaş’ın çocuğu Nihat Kahveci…
Bu transfer gerçekleştiğinde ne kadar çok sevinmiştik. Halbuki, Nihat futbolu bırakıp İspanya’ya döndüğünde ortaya neler çıkacağını kimse tahmin edemiyordu. Beşiktaş’ın çocuğu Nihat Kahveci, senetlerde imzası olan Yıldırım Demirören’e 800 bin Euro, Beşiktaş’a 1 Milyon 640 bin Euro olmak üzere toplam 2 Milyon 440 bin Euro’luk alacağı nedeniyle icra takibi başlattı.

- Tavşanlı Linyitspor’un golcüsü Mehmet Akyüz Beşiktaş’ta…
Geleceği olan ve doğru kullanılırsa süper lig’de takıma çok faydalı olacak bir forvet. Hem ayağı teknik hem de uzun boylu. Beşiktaş’ın alternatif golcülerinden olabilir diye düşünüyorduk fakat bir süre sonra Mehmet Akyüz’ün eski takımı, Beşiktaş’tan alamadığı 300 bin Euro için icra takibi başlattı.

- Zapotocny ve Sivok’un Beşiktaş’a transferi....
Yıldırım Demirören’in bizzat kendisinin pazarlığını yaptığı ve futbolcu başında 4.5 Milyon Euro bonservis bedeliyle transferini gerçekleştirdiği transfer ile ilgili Udinese kulübü yaptığı açıklamada: Sivok’un 1 Milyon Euro, Zapo’nun ise 2 Milyon Euro bonservis bedeli ile Beşiktaş’a satıldığı duyuruldu.

- Seric Beşiktaş’a transfer edildi…
Yıllık 750 bin Euro garanti para, 200 bin Euro imzalama bedeli ile Beşiktaş’a transfer oldu ve sadece 386 dakika forma giydi.

- Üst üste 3 transfer gerçekleşti. Gordon, Seric ve Ernst transfer edildi…
Gordon transferi için Sinan Engin yaptığı açıklamada “Gerçek bir stoperde aranacak bütün niteliklere sahip. Takımımızda yer almasından memnuniyet duyuyoruz” dedikten sonra Gordon sadece 7 defa ilk 11’de forma giydi. Bu transfer için 2 Milyon Euro bonservis bedeli, yıllık 400 bin Euro garanti para ve maç başına 5 bin Euro ücret karşılığında gerçekleşti.
Seric’i transfer edilebilmek için Gordon bedelsiz gönderildi…
Seric transferinden sonra o tarihlerde yönetici olan Sinan Engin “Gordon’a göre Maradona’yı transfer ettik, İtalya’da bu kadar maç oynamış bir oyuncu neden eleştirilir” demişti. Fakat Seric, İtalya’da son iki sezon oynadığı Parma ve Lazio takımlarında yılda ortalama 18 karşılaşmada forma giymişti.
Ernst’i transfer etmek için Seric bedelsiz gönderildi…

- Federico Higuain transfer edildi…
River Plate’den transfer edilen Higuain’in transfer taksitleri zamanında ödenmedi ve R.Plate, FIFA nezdinde açılan davayı kazandı. Hem mahkeme masrafları hem de 616 bin Usd borç tutarının faiziyle ödenmesine karar verildi.

- Vicente Del Bosque Beşiktaş’ın teknik direktörü oldu…
Göreve geldikten kısa bir süre sonra futbolu bilmiyor denerek görevine son verildi ve 8 Milyon Euro’ya yakın bir tazminat ödendi. Vicente Del Bosque şuan İspanya milli takımının teknik direktörlüğünü yapıyor.

- Ve diğer alacaklıların açtıkları ve devam eden davalar…
Gaziantespor Kulübü, Yıldırım Demirören aleyhine yaklaşık 4 milyon TL icra takibi.
Ferrari’nin sözleşmesinin feshinden dolayı açılan yaklaşık 8 milyon Euro’luk tazminat davası.
Ernst’in FIFA nezdinde açtığı yaklaşık 1 milyon Euro’luk alacak davası.
Bobo’nun FIFA nezdinde açtığı 225 bin Euro’luk alacak davası.
Edu’nun açtığı 350 bin Euro’luk alacak davası.
Erkan Zengin transferinden doğan alacaklar ile ilgili Hammarby kulübünün FIFA nezdinde açtığı 250 bin Euro’luk alacak davası.
ve daha fazlası…

- Fulya projesi hayata geçirildi ve açıldı…
Acıbadem hastanesi ve Rezidanslardan gelen 131 milyon TL kira geliri bankalara ipotekli…

- Beşiktaş’ın güncel borcu: 488 milyon TL (Yaklaşık 275 milyon Usd)
2004 yılının Mayıs ayında yönetim göreve geldiğinde Beşiktaş’ın borcu 17 Milyon Usd.
Geride kalan 9 yılda toplam borç yaklaşık olarak 16 kat artmıştır. Bu borcun yaklaşık 55 milyon Usd’si Yıldırım Demirören’in şahsına olan borçtur.

- Kulübün gelirleri bankalara temlikli…
63,4 milyon TL yayın geliri, 10 milyon TL sponsorluk gelirleri, 17,5 milyon TL maç hasılatı, 8 milyon TL’lik teminat mektupları ve Fulya projesinin kira gelirleri bankalara temlikli… Beşiktaş’ın geleceği bankalara temlikli…

- 6 Aralık 2007’de yapılan açıklamada Yıldırım Demirören “görevde olduğum sürece Mustafa Denizli ve Samet Aybaba bu kulübün kapısından içeri giremez” diye açıklama yaptı. Fakat Mustafa Denizli bu süreçte Beşiktaş’a teknik direktör oldu ve Şampiyonluk yaşattı. Samet Aybaba ise Portekiz’e, UEFA Avrupa Ligi karşılaşmasına 2012 yılında kafileyle beraber deplasmana gitti.

- Ve bu satırlarda yer almayan, alamayan daha fazlası…

Yeterli çoğunluk sağlanamayacağından dolayı 19 Şubat’ta ertelenip, Galatasaray karşılaşması ile aynı tarihte gerçekleşecek olan İdari ve Mali Genel Kurul öncesi şimdi tekrar düşünmekte fayda olduğuna inanıyorum…

Beşiktaş Jimnastik Kulübü nereye KOŞUYOR?...

Altuğ Aktaş
http://fotospor.com/yazi/nereye-kosuyoruz_70014

Derbi'den ötesi... (6 Şubat 2012 Fotospor)

ALTUĞ AKTAŞ
Derbi’den ötesi…
06 Şubat 2012 11:57 http://fotospor.com/yazi/derbiden-otesi_68404

Derbi’den daha fazlasını konuşmakta fayda olduğunu düşünüyorum.

Bu takımda bir şeyler ters gidiyor. Üstüne üstelik bunu görebilmek için uzman olmaya bile gerek yok.

Sezon başında alınan karara göre deplasman’a taraftar götürülmemesi gerekirken, bu karşılaşma öncesinde neler olduysa bir anda Beşiktaş taraftarlarına izin çıktı. Kulüp başkanları, federasyon yetkilileri hatta kulüpler birliği bu kararın çıkışında hep beraber ortaklaşa çalışıp bir karar aldılar. Peki şimdi ne değişti?

Benim şahsi görüşüm ilk günden beri bu kararın yanlış olduğu ve taraftarların deplasman haklarının ellerinden alınmaması gerektiği yönündeydi. Bir dipnot olarak belirtmekte fayda olduğunu düşünüyorum.

Fakat takıldığım nokta şudur;

Bu kararın alınmasında ve uygulanmasında söz sahibi olan, kulüpler birliği başkanlığı yapan Yıldırım Demirören, deplasman yasağının kalkması ile başkanı olduğu kulübün taraftarlarının da tribünde olacağı, yılın ilk derbisi olma özelliği taşıyan ve Türkiye’nin üst düzey maçlarından biri olan Fenerbahçe, Beşiktaş karşılaşması esnasında neredeydi? Neden statta değildi? Başkan olmak, sadece maçtan önce Ümraniye’ye gidip futbolculara başarılar dileyerek onlara moral vermek midir? Ernst, ceza sahasından içeri girdiğinde Volkan’ın yanından topu ağlara göndermiş olsa ve gol sevinci esnasında kafasını kaldırıp protokol tribünde başkanla göz göze gelmek istese nereye bakacaktı?

Bir takım bu kadar mı sahipsiz bırakılır?

Ortalık dedikodular ile kaynıyor. Futbolculara alacakları ödenmiyor, yabancı oyuncuların maaşları yatırılmıyor, bazı futbolcular bu nedenle sahada aynı performans ile oynamıyorlar şeklinde. Bunu tribündeki taraftar bile duyup konuşuyorsa yönetimin duymamasına imkan yok. O zaman neden yalanlamıyorlar? Yalanlanmadığına göre doğru mu?

Acaba Quaresma bu nedenle mi haftalarca sakatım diye ülkesinden dönmedi? Ya da Fernandes bu kadar kolay kart gördü? Veya Simao bu kadar düşük performans ile oynuyor?

Bunlar doğruysa başkan ve yönetim neden olaya el koymuyor?


Son 5 hafta içerisinde lider Galatasaray 7, Fenerbahçe 6 puan kaybederken rakiplerinin bu kaybını Beşiktaş neden avantaja çeviremeyip 9 puan kaybediyor. Lider ile arasında 9 puan fark olduğunu düşündüğümüzde son 3 haftadaki kaybın ne kadar büyük olduğunu görebiliyoruz.

Bir müsabakada yenilmekte var, kazanmakta var fakat 20 resmi maçtan 14 galibiyet, 1 mağlubiyet, 5 beraberlik ile 47 puan alan takımda neler değişiyor da bir anda 3 maç üst üste mağlup oluyor?


Kaybedilen derbiden daha öteye bakılıp çıplak gözle görülebilen bu sorunların çözümü aranmalı ve bazı sıkıntılar kangren olmadan çözülmelidir.

Ligin bitiminin yaklaşmasından öte Avrupa Ligi’nde çok önemli maçlar yaklaşıyor. Umarım yönetim uyumaya devam etmez ve en kısa zamanda olaya el koyar…


Derbi İnönü’de kaybedildi…

Derbi’nin Kadıköy’de kaybedilmediğini düşünüyorum. Sahada yer alan kadro bence çok güzel oynadı. Maç daha 0-0’ken Holosko ile yakalanan kontra ataklar iyi değerlendirilebilse, Ernst, Mustafa’dan aldığı top ile Volkan’la karşı karşıya kaldığında topu ağlara gönderebilse belki tabela daha farklı olabilirdi.

Fakat Beşiktaş, rakibinin Samsun’da puan kaybetmesinden sonra Mersin maçına daha ciddi ve daha hırslı çıkmalıydı. O maçı kazanmış olsaydı Beşiktaş, dün akşam Fenerbahçe’nin sahada yansıtacağı oyunu ve taktiği değiştirebilirdi. Mersin maçındaki puan kaybı, Aykut Kocaman’ın taktiğini tamamen değiştirip en azından berabere kalsa bile avantajın kendisinde olacağını bilerek sahaya çıkmasını sağladı.

Hala derbiden daha önce Mersin maçının konuşulması gerektiğini ve Fenerbahçe’ye kaybedilen 3 puanın Mersin karşılaşmasında kaybedildiğini düşünüyorum.

Altuğ Aktaş
http://fotospor.com/yazi/derbiden-otesi_68404

Bu şapkadan tavşan çıkmaz (3 Şubat 2012 Fotospor)

ALTUĞ AKTAŞ
Bu şapkadan tavşan ÇIKMAZ!..
03 Şubat 2012 09:57 http://fotospor.com/yazi/bu-sapkadan-tavsan-cikmaz_67940

Başımızın üstünde taşıdığımız şapkayı çıkarıp önümüze koyalım. Sonra oturup bu şapkadan tavşan çıkmasını bekleyelim.

Çıkmaz arkadaşlar çıkmaz… Bu şapkadan tavşan çıkmaz…

Büyük diye tabir ettiğimiz bir takım kendi evinde nasıl olur da rakibini ceza sahasına hapsedemez?

Hakem penaltı ve kırmızı kartı es geçti…

Hariçten gazel okumayalım, geçelim bu işleri. Penaltı dışında elle tutulur kaç tane pozisyon var? Kaç tane kaleyi bulan şut var? Bunları konuşalım…

Kayseri’de alınan mağlubiyet sonrasında Carvalhal, “Hilbert’i derbiye kadar mutlaka yetiştirmelisiniz” diye sağlık ekibine talimat veriyor. Bu talimattan 3 gün sonra Hilbert 11’de… Sonuç ise ortada; daha ilk yarı bitmeden sakatlanıyor.

Haftalardır oynamayan Hilbert, kötü zemine rağmen neden ilk 11’de başlıyor?

Quaresma’yı Kayseri maçında ilk 11’de oynatırken Mersin maçında yedek oturuyor.

Quaresma, Kayseri karşılaşmasında ilk 11 çıkabiliyorsa o zaman nispeten daha kolay geçmesi beklenen Mersin maçında neden oynamıyor?

Mersin maçında oynamaması normal ise o zaman bir önceki hafta deplasmanda nispeten daha zor geçecek Kayseri maçında neden 11’de başlıyor?



Nedir bu Edu ısrarı?

Ben 31 yaşında, kiralık oynayan Edu’yu ilk 11’de izlemek istemiyorum.

Kimse buna bir dur diyemiyor mu?

Tayfur hoca’nın görevi nedir?

Kaç defa Carvalhal ile takım hakkında görüşme yaptı, fikir verdi?

Yukarıda sıraladığım soruları neden sormuyor? Soruyorsa neden bir değişim yok?



Milli Takımlar teknik direktörlüğüne Abdullah Avcı geldi ve ilk açıklamasında Mustafa Pektemek’in milli takım’ın en önemli gol silahı olacağını, en büyük dileğinin Mustafa’nın Beşiktaş’ta çok daha sık forma giymesi olduğunu söyledi.

Peki Beşiktaş teknik heyeti ne yapıyor? Kiralık olarak takıma dahil olan 31 yaşındaki Edu’yu Mustafa’dan daha çok oynatıyor…



Dişi Kartallar’a kulak verelim…

Uzun süredir Beşiktaş tribünlerinde yönetime karşı bir tepki gelmiyordu. Bu karşılaşmada yönetime karşı dişi kartallar tepkilerini gösterdi. Bu tezahüratlar kulak arkası edilmemeli düşüncesindeyim.

Beşiktaş kulübü başkanlığı bence boşta duruyor…

Sayın Demirören, Kulüpler birliği başkanı sıfatıyla her yerde boy gösterdiği kadar keşke Beşiktaş başkanı sıfatıyla, Beşiktaş’ın menfaatleri için gerekli duruşu sergileyebilseydi. Hatta Fenerbahçe’mizin (!) sorunlarını çözmek için ayırdığı mesaiyi keşke Beşiktaş’ın sıkıntılarını çözmek için de ayırabilseydi.

26 Şubat günü yapılacak Mali Genel Kurul’da bu tepkiler, bu başı boşluklar ne kadar masaya yatırılacak çok merak ediyorum.



Son olarak, Quaresma’ya karşı yönetimin göstereceği tepkiyi bekliyorum. Yıldız oyuncuyu yönetmek gerçekten zordur. Onların diğer oyuncular karşısında bazı ayrıcalıkları olacaktır. Bunların hepsi kabulümdür fakat çok önemli bir derbi öncesi yapılan sportmenlik dışı hareketle kırmızı kart gören Quaresma’ya sessiz kalınmamalıdır. Bakalım kulüpler birliği başkanı ve yönetici arkadaşları bu konuda nasıl bir tavır sergileyecek.

Altuğ Aktaş
http://fotospor.com/yazi/bu-sapkadan-tavsan-cikmaz_67940

Ne Güzel Geceydi!... (25 Ocak 2012 Fotospor)

ALTUĞ AKTAŞ
Ne güzel geceydi !...
25 Ocak 2012 11:10 http://fotospor.com/yazi/ne-guzel-geceydi_66575

Güzel bir Ocak akşamı, hava fazla soğuk değil ve ahmak ıslatan cinsten dediğimiz yağmur...

Yönetim, her ne kadar biletlerde indirim yapmış olsa bile tribünler yine de tamamen dolmadı. Aslında bunun nedeni hem TFF’nin fikstürü çok sıkıştırması hem de kış ayı olmasından kaynaklanıyordu.
Sahada özellikle ikinci yarıda muhteşem bir mücadele vardı. 47. dakikada gelen gol ile hem takım vites yükseltti hem de tribünler bir anda desteğini üst seviyeye çıkardı.
Beşiktaş baskısını arttırırken Sosa’nın bir anda bulduğu gol ise Almeida’nın ilk yarıda kaçırdığı gole nispet yapar cinstendi.
Her geçen dakika saha içerisindeki stres arttı ve bunu takiben gerilim yükseldi. Bu sırada taraftarlar hakem Tolga Özkalfa’ya neden bu kadar tepki gösterdi anlamadım ama en azından tribünden gelen bu baskı sonucu Tolga Özkalfa’nın çaldığı bazı düdüklerde kafasının karışmış olması, taraftarların takımları için iyi bir iş çıkardığını gösterdi.

Egemen Korkmaz – Carlos Carvalhal !...

Beşiktaş taraftarı, yüreğini sahaya koyarak mücadele eden sporcusunu asla unutmamıştır. İbrahim Üzülmez, Pascal Nouma ve İlhan Mansız akla gelen ilk örneklerdir. Egemen Korkmaz da sahada gösterdiği mücadele ve hırsıyla bu listeye kısa sürede ekleneceğini gösterdi.
Carlos Carvalhal ise adeta maçı içinde yaşıyor, gollerde ise tribündeki taraftarlardan farksız bir şekilde seviniyordu. Gol bulduktan sonra takımı sürekli geriye yaslaması, dün akşam olur olmadık bir sebeple Sivok’u dinlendirmesi, Ernst’i çıkarıp Holosko’yu sahaya sürerken yaptığı oyuncu değişikliği hatası gibi yanlışları olmasına rağmen 3. gol sonrası yaşadığı sevinç aslında yapılan hataları unutturuyordu. Çünkü artık Carlos Carvalhal de bizden biriydi…

Egemen – Sivok – Ersan !...

Beşiktaş’ın gol yediği son 4 karşılaşmaya biraz detaylı bakmak gerekiyor.
Gaziantepspor karşısında savunmanın göbeğinde Egemen, İbrahim Toraman, Antalyaspor karşısında savunmanın göbeğinde Sivok, İbrahim Toraman, Gaziantep BB karşısında savunmanın göbeğinde Egemen, İbrahim Toraman, Samsunspor karşısında savunmanın göbeğinde Egemen, Sidnei ikilisi yer aldı. Bu ikili 4 karşılaşmada toplam 5 gol yedi. Tablo çok açık ortadadır. Amerika’yı tekrar keşfetmenin hiçbir anlamı yok. Bu takımın savunma göbeğinde Egemen, Sivok ikilisi cezalı ve sakat olmadıkları sürece asla bozulmamalıdır.
Burada tek handikap Ersan’ın durumu olacak. A2 maçlarında daha çok sahaya çıkıp, bütün maç eksiğini kapattıktan sonra Beşiktaş savunmasında düzen bozulmadığı sürece Egemen, Sivok, Ersan üçlüsü ile geçilmez bir duvar olacağa benziyor.

Altuğ Aktaş
http://fotospor.com/yazi/ne-guzel-geceydi_66575

Beşiktaş’lıyız, her şeye karşıyız... (19 Ocak 2012 Fotospor)

ALTUĞ AKTAŞ
Beşiktaş’lıyız, her şeye karşıyız...
19 Ocak 2012 09:38 http://fotospor.com/yazi/besiktasliyiz-her-seye-karsiyiz_65722

Beşiktaş taraftarı, bugüne kadar yanlış gördüğü her şeye karşı çıkmıştır.
Bu düşünceyi doğrulayan bir çok tezahürat bile yazmışlardır.
“Biz Beşiktaş’lıyız, küfüre karşıyız…”
“Çarşı, her şeye karşı…”
Türkiye’de Nükleer Santral kurulacak olur hemen Beşiktaş taraftarı Nükleer Santral’e karşı çıktığını gösteren bir eylem düzenler.
Beşiktaş taraftarı, “Çarşı, kansızlığa karşı” sloganı ile yola çıkıp Kızılay ile ortaklaşa kan bağışı kampanyası düzenler.
Beşiktaş taraftarı, ırkçılığa da karşıdır. Dünya’nın herhangi bir yerinde ortaya çıkan bir ırkçı söyleme, hemen hazırlanan pankartlar ve tezarühatlar ile kontra yapılır.
Bu örnekler çoğaltılabilir.
Mesela;
Beşiktaş taraftarı, yeni stada da karşıdır!..
Beşiktaş taraftarı, kombineye de karşıdır!..
Beşiktaş taraftarı, orijinal lisanslı ürüne de karşıdır!..

...

İnönü stadı yıkılmasın, bize bu stadyum yeter, yıkıp yenisini yapmaya gerek yok diyen çok sayıda taraftar var…
Kombine satışa çıktığında, “kombine almaya gerek yok, bir şekilde maç günü içeri gireriz” diye düşünen ve bu şekilde hareket eden çok sayıda taraftar var…
Orijinal ürün’e karşı olmak zaten tamamen mantık dışı bir düşüncedir.
Tabii ki kimse kalkıp “biz orijinal ürünlere karşıyız” demiyor fakat stadın kapısının önünde bile korsan ürün satılıyor ve bu satışları yapan kişilere insanlar tepki vermek yerine alışveriş yapıyorsa o zaman Beşiktaş taraftarı, orijinal lisanslı ürüne de karşıdır…

Her bireyin kendi kazandığı bir para ve belli bir bütçesi var. Herkes kombine kart alabilecek bütçeye ya da her maça bilet alıp tribünde yerini alabilecek bütçeye sahip değil fakat bu nedenlerden dolayı gidip stadın önünden korsan ürün almaları bana göre yanlıştır.
Korsan ürünlere harcadıklara paraya denk değerde Kartal Yuvasında orijinal lisanslı ürünler de bulabilirler. Acaba bundan haberleri var mı?
Stadın önünde 10 TL’ye sahte forma alırlarken hemen 10 metre uzaklarındaki Kartal Yuvasından 19 TL’ye orijinal atkı, 5 TL’ye orijinal bileklik, 5 TL’ye orijinal yaka rozeti alabileceklerinden acaba haberleri var mı?

Üstüne üstelik biz taraftarlar her sene Quaresma, Guti, Simao, Fernandes, Ricardinho, Giunti, Carew ve çok daha büyük isimleri kadromuzda görmek istiyoruz.
Peki nasıl?..
İyi bir gelir elde edebileceğimiz stada karşı çıkarsak, kombine kart ya da bilet almadan takımı izlemek istersek, orijinal lisanslı ürün almak yerine korsan ürünleri tercih edersek, stada reklam alınmasına karşı çıkarsak bir de üstüne üstelik yıldız transfer istersek bunun gerçekleşmesini nasıl bekleyebiliriz?..
Ya biri çıkıp cebinden para vermeye devam eder ve sen taraftar olarak görmek istediklerini görürsün ama hem geleceğini ipotek altına alırsın hem de sürekli sırtında bir kambur taşırsın;
Ya da bir taraftar olarak taşın altına sen de elini sokarsın ve kulübünün biraz daha fazla para kazanmasına ön ayak olursun...

Seçim hakkı biz taraftarlardadır…

Altuğ Aktaş
http://fotospor.com/yazi/besiktasliyiz-her-seye-karsiyiz_65722

İnönü’de Zafer… (16 Ocak 2012 Fotospor)

ALTUĞ AKTAŞ
İnönü’de Zafer…
16 Ocak 2012 16:10 http://fotospor.com/yazi/inonude-zafer_65370

Soğuk bir Ocak akşamı İnönü stadını dolduran taraftarlar galibiyetten emin bir şekilde takımını destekliyordu.

Alışılmamış bir şekilde Necip sol taraftan ortayı yapıyor ve Almeida güzel bir gol ile tabelayı daha maçın başında değiştirmişti.
Tribünler artık yerinde duramıyor ve desteğini iyice arttırmaya başlamıştı.
Sivok’un yokluğunu dolduramayan savunma yapısı daha devre olmadan tabelada eşitliğin sağlanmasına yetti bile. Soyunma odasına beraberlik ile girilecek diye düşünüp ikinci yarı için planlar yapılmaya başlanmışken golden hemen 2 dakika sonra 30 yaşında kiralık olarak Beşiktaş’a gelen Edu, güzel bir gol ile ilk yarının 2-1 bitmesini sağlamıştı.
Bu sezon evinde oynadığı karşılaşmalar arasında sadece Kayserispor maçını kaybeden Beşiktaş, üst üste galibiyetler alarak aslında hem tribünleri dolduranlara hem de futbolculara özgüven aşılamıştı.
İkinci yarı başladığında dakikaların erimesi ve üst üste gelen Bursaspor ataklarından sonra iyiden iyiye geriye yaslanmaya başlayan Beşiktaş, aslında bu sezon Carlos Carvalhal ile alışık olmuş olduğu çizgisini sergiliyordu.
Öne geçtiği her maçta vitesi arttırıp rakibine saldırmak yerine, sırtını kalesine dayamayı ya kendine prensip edinmiş bir takım ruhu yada teknik direktörün taktiği olarak tekrar sahada aynı şeyi yapmaya başladılar.
Son dakikalara girildiğinde artık kaza golü yemek istemeyen Beşiktaş, Edu’nun sakatlanmasından sonra zorunlu bir şekilde oyuna Mustafa’yı alarak rakibini psikolojik olarak geri püskürtmeyi başardı ve bu hamlenin hemen 3-4 dakika sonrasında Mustafa ile 3. golü bularak tribünleri rahatlattı.

İşte İnönü’de yaşanmış son zaferin kısaca öyküsü bu şekildeydi. Takım bir hava yakalamışken, istikrarı sağlamışken eleştirmemeyi ilke edinmiş Beşiktaş camiasına ayak uydurmak ne kadar doğru olur bilinmez ama sadece birkaç noktayı işaret edip kafamızın bir yerinde soru işareti bırakmanın iyi olacağı düşüncesindeyim.

-30 yaşında kiralık olarak takıma katılan Edu’da ısrar edilirken Mustafa Pektemek’in ken arda oturması…
-20 yaşında bonservisi alınan Alves’in kupa maçında bile sahaya sürülmemesi…
-Özellikle öne geçilen maçlarda golden sonra her karşılaşmada takımın geriye yaslanması…

Şimdilik bu konuları detaylı bir şekilde eleştirmek yerine sadece aklımızın bir köşesinde kalmasını sağlamanın faydalı olacağını düşünüyorum.

Sonuç olarak Kayserispor maçı dışında Avrupa, Türkiye kupası ve Spor Toto Süper Lig’de İnönü’de oynanan maçlarda mağlubiyet almayan bir Beşiktaş var…
Carlos Carvalhal ve ekibini tebrik etmeyi unutmamak lazım...
 
 
Altuğ Aktaş
http://fotospor.com/yazi/inonude-zafer_65370